Dünya senden ibaret değildi. Keşke dünya senden ibaret olsaydı.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

yüzün sarı çiğdemlerin kan türküsü

yüreğimin bir sıkımlık işi var. yüreğim kuş yüreği. yüreğim avcı.


Turunç çiçekleri kokuyor boynun. Hüznün Akdeniz de mandalina bahçesi. Hüznün turuncu. Hüznün kırmızı çiğdemlerin talan tarlası. Hüznün el emeği göz nuru üzümü anasonu alkolü Allaha emanet katılmış ev rakısı. Hüznün muhabbeti iyi çilingir sofrası,  ruhuna köstek bir kanca, buğday sarısı. Sana iyi olduğumu artık daha az içtiğimi daha az yazdığımı daha az çaldığımı ve sigaraya başladığımı yazmak istiyorum. Hani derler ya insana soğukkanlılık bir kere oturunca kolunu bacağını kessen ağlamaz diye. Babam ölüyor ağlamıyorum. Annem ölüyor ağlamıyorum. Kapısını açtığım barkların kapısı kilitleniyor ağlamıyorum. İyi şeyler kötü şeyler üst üste biniyor. Bu gürültü sağır kulaklarımı açıyor. Kimse konuşmasa da ben duyuyorum.


Çok hissetmek iyi değil. Sabır ziyan. Elem işlemeli ruhuna müzeyyen abla, beyaz peynir, boğma rakı bas. Sana deniz kabuklarından gemiler yaptım. Gönderemedim. Yeşil şarap şişelerinin içine yazdığım mektupları tıkıştırdım. Çoğunu öptüm. Yüzünü öper gibi öptüm. Teneşir taşlarını öper gibi öptüm. Okkalı bir tokadı yiyip yeri öper gibi öptüm. Hepsi yüzüne denk. Yüzün Akdeniz de kaktüs bahçesi. Yüzün siyah. Yüzün sarı çiğdemlerin kan türküsü. Yüzün el emeği göz nuru üzümü alkolü anasonu Allaha emanet katılmış bilmeyen ellerin yaptığı ev rakısı. Yüzün darmadağın edilmiş bir çilingir sofrası.


Sana iyi olduğumu, Kafamı yastığa koyar koymaz uyuduğumu. Kahvaltı edip, Çay içtiğimi. Kayıp tokalarımı, yüzüklerimi, küpelerimi bahane edip bazı çekmeceleri hiç kapatmadığımı yazmak istiyorum.


bu sevmek değil
mısır tarlasına inmesi bir karganın.


17-05-11-çiğdem-taş

5 Mayıs 2011 Perşembe

bak, bu benim kalbim

Uykusuz, içi kahve doluyum. Keyifli bir yorgunum. Hayatım boyunca 58374982897920984 defa evi pırıl pırıl yaptım. Bir o kadar defa da duş aldım. Hiçbir şey açılan kozalak sesi ve uykudan uyanıp meme isteyen bebekten huzurlu değildi. Uyurken özlediğim küçük bir yüzü vardı. Dünyadaki en temiz şeydi ve hızla kirlenecekti. Beyninin içine edecek birileri illa olacaktı. Oda zamanla bunu alışkanlık haline getirecekti. Paslı bir neşter olacaktı. Kesildiği biçimlerde kesecekti. 2726286 görüşmeyi erteleyecek, hayallerini gerçekleştirmeden ölecekti.

İnsan ölmeden önce saçını bir kere kazıtmalı ve kırmızıya boyatmalıydı fikrimce. Pjamaları ile bakkala gidip ekmek almalı, sıcaksa kıyısını yemeliydi. Yüzme bilmese de kendini atabilmeliydi ilk gördüğü denize en az bir kez. Bir sokak çocuğuyla yemek yemeli ve bütün selpaklarını almalıydı. Bunu çok sık yapmalıydı. Bunu alışkanlık haline getirmeliydi. Kötü bir devirde yaşıyoruz. Ve bu bizim suçumuz.

-          paranoidsin, kafayı yersin haklısın. dedim.
-          paranoidsin? derken. kötü bir şey mi söylediğin
-          başkalarına karşı duyulan güvensizlik ve aşırı kuşkuculuk demek. Sen karar ver, söylediğim iyi bir şey mi ? kötü bir şey mi ?
-          kötü bir şey gibi ama öyle olmak lazım bu devirde
-          …

paranoid olmak istiyorum. Ayak uydurmak devrim insanına. Hem bu beni birkaç adım öne taşır. Dört nala koşarım. Arada arkama döner koşmayı kesmeden. “Ha ha bana bakın nasılda koşuyorum hızla batmak, dibin en dibini görmek için… siz pinekleyin, olduğunuz yerde sayın ölene kadar dünyanın bütün adamlarını becereceğim. Bakir olduğunu söyleyen adamlara inanmış gibi yapıp bakirliğini alacağım sonrada sırtımı dönüp gideceğim. Nasıl olsa yalan söylemiştir. en namuslu adamı bulup ondan çocuk doğuracağım. aynı zamanda başka adamlara da bakacağım. başka adamlarla da………….Ant içerim” derim.
(boşluk sizin)

Çantamdan karışık bir kafam var. bütün kadınların kafasının karışık olduğunu bilmek berbat. Kafası karışık kadınlar kesin bir dille özler, gider ve susarlar.
kalabaydık. ben ben ben vardık. ateş eder gibi oluyor böyle söyleyince. Güzel oluyor. hep söylerim.
Bi arkadaşım vardı. Ceplerinde taş taşırdı. “Kendi ağırlığın yetmiyor mu bacım” derdim. O da elini cebine atıp yamuk bir kalbi andıran bir taş çıkarırdı. “Bak, bu benim kalbim” derdi. Gülerdik. Ağlamamız gerekirdi ama gülerdik. (hala yerde gördüğü şekli bir şeye benzeyen ve renkli taşları ceplerinde biriktiriyor.) ve devlet bunun için ona para ödemiyor. Ödemesi gerekiyor mu? Bilmiyorum.

986352 defa yanıldım. bi o kadar da kaybettim. Ne daha az ne daha çok kazandım. Çok sabitti sayılarım. Ve hayatımdaki insanların en sabit şeyiydim. 829371289381909229082093 defa gitmedim. bi o kadarda kaldım. İkisi aynı şey miydi? Hiç bilmedim. Başka kadınlara soyunup kendime hiç giyinmedim. biraz marla biraz annem en çok da furuğ oldum. furuğ kalayım dedim. Ağır geldi. Kaldırımların canını yakmanın manası yoktu. ayrıca en sevdiğim topuklu ayakkabılarımın çakmasını üreten firmaya saygı duydum bu akşam. Topuk boyunu daha uzun tutmuşlar ve ayakkabı daha şık olmuş. Herneyse.

Sevgilim eski, bu gece çok zavallı görünüyordun. sadece benim değil herkesin dikkatini çektin. Arkamdan geçen tanımadığım adamlar bile “adama bak denyo aq” dediler. Sana hep birlikte tebrik koyduk. nazarlattık. Bir okut üflet kendini emi.

Sayaçları sıfırlanmış bir saat gibiyim bu akşam. Tam tamına 1877842836428734 defa böyle hissettim. Bi o kadar da aslında öyle olmadığını anladım. 238798 defa sustum. bi o kadar da söyleyecek bir şey bulamadım.

Kafası çantasından karışık kadınları alnından öper.
Cüzdanımı ve telefonumu cebinde taşıyan adama taparım.
Aslında ben çok önemli bir şey söyledim demin
hah işte onu anlayan kişiye de gözümü kırpmadan ölürüm.

unutmadan.
ben, 98789773978389237 defa öldüm. bi o kadar da doğdum.

Çiğdem taş

1 Mayıs 2011 Pazar

ben seni ana avrat dümdüz sevdim.

adı çok afili bir birahane’nin sandalyesinde oturuyordu. Yanında kadını da vardı. Kadının kafasına çakmak fırlattım. Kadını bana sövmeye kalkınca. Oda arkasından geldi. Kadını bana bağırdı. Sonra bana vurmaya kalktı ki -kadınını tuttu. Kadını kararlıydı bana vuracaktı. Vurdu. Masaya döndüm ve tek hamlede kaldırdığım bardağın dibine vurdum. Ona vuramadım. Gözlerimi doldurdum. Sonra yanımdaki adam ona vurdu. Oda yanımdaki adama.
Böyle bir şey olmadı. Sigara kullanmıyordum. Çakmağım yoktu. Böyle olsun ister miydim?
bilmiyorum.
Kafam o kadar boş ki. şimdi oradaki boşluğa ne koysam yapışır kalır diye korkuyorum. Demin bir adam gördüm. Gördüm dediysem sanal ortamda. Son günlerde gündüzleri uyuyup geceleri asosyaller gibi nette sabahlıyorum. Adam görmekte pek mümkün olmuyor. Sana benzeyenler hariç ilgimi de çekmiyorlar artık. Her neyse konu bu değildi. Adamın ağzı yüzü sana benziyordu. Sigara gibi kokuyordu. Ama saçları seninkiler kadar güzel değildi. Allah adamların kaşlarını gözlerini kirpiklerini bizimkilerden daha güzel yaratmıştı. Mahsus yapmıştı bunu.

-saçmalama. dedi aslı
-senden benden daha güzel bakıyorlar yalan mı?dedim.
-doğru ya bende kadınlık bilmiyormuşum dedi Merve.

Sustuk.

Biri kafalarımızı birbirine tokuştursa dünyanın güzel bir yer olduğuna inanabilirdik o gece. Arka masalarda sevgililer vardı birbirlerini sevmeyen. Hayır önyargılı biri değilim. Birbirlerini sevmiyorlardı. Çoğu çocuktu. Yüzlerini göremedim. Yanlarındaki kızın boynuna gömülmüştü çoğu. Nefesleri yüzüme çarpıyordu. Fısıltılar birbirine karışıyordu. Bangır bangır bakkal müziği çalıyordu. Durduğumuz yerdeki her şey sevişmek için vardı. Yer döşemelerinin siyah beyaz dilimleri ve barın önündeki beyaz dilimin üzerine siyah uzun bacaklı bar taburesinin otutturulmasının başka bir açıklaması olamazdı. Şişelerin dizilişi, dudaklarını hafifçe aralayan insanların ağızlarından çıkan sigara dumanının havaya yükselip dağılması. Arabaların cadde üzerindeki seyiri. Şehrin ortasında yanan lanbanın dönerken ışığın gölgesine saklı egzos ve toz haleleri…
Demem o ki dünya çok seksi bir yer. Hatları öyle yuvarlak ki. Beni yargılamadan önce bir de siz altınıza alın bakın bu saçmalıklar diyarına. gerçekçi olmanın manası yoktu. hiç yoktu hemde.
İliklerden hep nefret edişim bu yüzdendi belki. Gerçektiler senden, benden.

Ne var biliyor musun? aşk kelimeleriyle değil, küfürle geliyorum. bu da beni eşsiz bir tanrıça değil arsız bir sürtük yapıyor. olsun. netice değişmiyor. aşkın ve masumiyetin yitirilişini konuşmanın manası var mı hala. rol kesmek yerine racon keserim seni düzen düzene.

çünkü ben
seni ana avrat dümdüz sevdim.


çünkü ben
her şeyimi iyi biriyken kaybettim.
Çiğdem Taş