Dünya senden ibaret değildi. Keşke dünya senden ibaret olsaydı.
10 Ağustos 2011 Çarşamba
Özgene :kalp:
İkimiz de uğruna öleceğimiz adamları değil. Uğruna yaşamaktan vazgeçemediğimiz adamları seviyorduk. Adları aynıydı. Belki de bu yüzden rastlamıştım yazdıklarına. Onlarda bir zamanlar bizi çok sevmişlerdi. Belki hala seviyorlardı. Aslında bunun önemi yoktu. Çünkü biz bazen gerçekten bıkıyorduk onları hala aynı şiddetle özlemekten, sevmekten, konuşmaktan, başkalarına anlatmaktan. Başkalarının bizi sevmesine izin veriyorduk. ama onlar yapamıyorlardı. Bunu tarif edemezdik. O yüzden bazen susardık, içerdik, ağlardık, gülerdik, hep onları yazardık. Onlar okur muydu bilmezdik. Okusaydılar anlar mıydılar merak ederdik. Asla yalnız değildik. Kafamızı tıka basa onlarla doldurmuştuk. Boşluğa nadiren düşerdik. hemen geçerdi.
Sen yapar mıydın bilmem ama ben hep onunla konuşursak ne konuşacağımızı hesaplar dururdum. canımı ne de güzel acıttığını ona anlatmak için kelimeler kurardım. ama geldiğinde hepsini unutuverirdim. Saçmalardım o kadar çok saçmalardım ki hakkımda ne düşündüğünü kestiremezdim.
birinin elini tutunca bile onları aldattığımızı düşünürdük. yanlarında bir kadın görelim onlara ana avrat dümdüz giderdik ama sövmekten de, sevmekten de vazgeçmezdik.
biz böyle güzeldik.
* Tanrı umarım bizi duyuyordur. Onlardan başka kimse yaşadığımızı bize bu kadar hissettiremez. Lütfen tanrım bize inanmalısın. Tüm evreni aradık
Ve kendimizi onların gözlerinde bulduk.
Bu yüzden biz gururumuzun hayaletini yendik asla hoşçakal demeyeceğiz.iyi ki rastlaşmışız. iyi ki varsın. iyi ki arkadaşımsın. iyikili ne kadar cümle varsa hepsini sana kurdum bu gece. bi anda sevdiğim. bi anda taptığım. bi anda öptüğüm. kötü olduğum anlarda kendimi bana yeniden sevdirenim. aklımı kullanamadığım anlarda ne yapmam gerektiğini öğretenim.günün kutlu olsun. Tanrı bizi bir gün taksimin göbeğinde birbirimize çarptırsın. Pardon yerine A Özgen diyim. Evet, bu yıl bunu diliyorum.
* gun’s – this i love
24 Temmuz 2011 Pazar
kaç erkek alnımdan öptü.kaçı kaç kadının alnından öptü.kim kimin kaderi namusuydu hiç bilmedik.
kaç erkek alnımdan öptü.kaçı kaç kadının alnından öptü.kim kimin kaderi namusuydu hiç bilmedik.
18 Haziran 2011 Cumartesi
Ey Türk Faşisti! - Aziz Nesin
Ey Türk Faşisti!
Birinci vazifen Türk matbaalarını yıkmak, makineleri ısırmak, demirleri dişleyip duvarlara saldırmaktır. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli, gazeteleri çamurlara serip, üzerlerinde ağzın köpürünceye kadar tepinmektir. Bu temel partinin hazinesidir..
Bir gün nümayiş yapmak için emir alırsan, bütün polisleri yan...ı başında bulacaksın.
Meydanlarda, kitaplarını yaktığın, namuslu insanlar, bütün dünyada eşi emsali görülmemiş şekilde işkenceye tabi tutulabilirler. Emniyet müdürlüğümüzde dövülebilir. Demir ahmet tarafından sövülebilir. Bütün malları mülkleri zaptedilmiş, matbaaları yakılmış, gazeteleri kapatılmış, evleri tarumar edilmiş , çoluk-çocuğu dağıtılmış , haneleri işgal, kendileri perişan edilmiş olabilir.
Bütün bu şartlardan daha elim ve daha vahim olmak üzere, Amerika’dan borç dahi alınabilir. hatta bu borç alınan paralar ziyafetlerde yenebilir.
Ey faşist yumurcakları ! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi bütün bu yapılanları kafi görmeden, vazifen matbaaları yıkmak, makineleri ısırmak, namuslu vatanperverleri parçalamaktır. Muhtaç olduğun kazma, balta halk partisinin ambarlarında mevcuttur..’
Zincirli Hürriyet sayı -1 / 5 şubat 1948
Aziz Nesin
12 Haziran 2011 Pazar
8 Haziran 2011 Çarşamba
.
yalnız kalmaktan daha acı bir şey var. biriyle yalnız kalmak. o yüzden tek başına yalnız kalmak iyidir.
cigdemtas.
5 Haziran 2011 Pazar
.
kalbi karınca yuvalarıyla dolu bir kadınım ben.dokunmadığım.görmediğim. kokusunu bilmediğim ama bazen rüyalarım da konuştuğum bir adamı seviyorum.ve ben yıllardır bu sapıklığa aşk diyorum.
çiğdem.
16 Mayıs 2011 Pazartesi
yüzün sarı çiğdemlerin kan türküsü
yüreğimin bir sıkımlık işi var. yüreğim kuş yüreği. yüreğim avcı.
Turunç çiçekleri kokuyor boynun. Hüznün Akdeniz de mandalina bahçesi. Hüznün turuncu. Hüznün kırmızı çiğdemlerin talan tarlası. Hüznün el emeği göz nuru üzümü anasonu alkolü Allaha emanet katılmış ev rakısı. Hüznün muhabbeti iyi çilingir sofrası, ruhuna köstek bir kanca, buğday sarısı. Sana iyi olduğumu artık daha az içtiğimi daha az yazdığımı daha az çaldığımı ve sigaraya başladığımı yazmak istiyorum. Hani derler ya insana soğukkanlılık bir kere oturunca kolunu bacağını kessen ağlamaz diye. Babam ölüyor ağlamıyorum. Annem ölüyor ağlamıyorum. Kapısını açtığım barkların kapısı kilitleniyor ağlamıyorum. İyi şeyler kötü şeyler üst üste biniyor. Bu gürültü sağır kulaklarımı açıyor. Kimse konuşmasa da ben duyuyorum.
Çok hissetmek iyi değil. Sabır ziyan. Elem işlemeli ruhuna müzeyyen abla, beyaz peynir, boğma rakı bas. Sana deniz kabuklarından gemiler yaptım. Gönderemedim. Yeşil şarap şişelerinin içine yazdığım mektupları tıkıştırdım. Çoğunu öptüm. Yüzünü öper gibi öptüm. Teneşir taşlarını öper gibi öptüm. Okkalı bir tokadı yiyip yeri öper gibi öptüm. Hepsi yüzüne denk. Yüzün Akdeniz de kaktüs bahçesi. Yüzün siyah. Yüzün sarı çiğdemlerin kan türküsü. Yüzün el emeği göz nuru üzümü alkolü anasonu Allaha emanet katılmış bilmeyen ellerin yaptığı ev rakısı. Yüzün darmadağın edilmiş bir çilingir sofrası.
Sana iyi olduğumu, Kafamı yastığa koyar koymaz uyuduğumu. Kahvaltı edip, Çay içtiğimi. Kayıp tokalarımı, yüzüklerimi, küpelerimi bahane edip bazı çekmeceleri hiç kapatmadığımı yazmak istiyorum.
bu sevmek değil
mısır tarlasına inmesi bir karganın.
17-05-11-çiğdem-taş
Turunç çiçekleri kokuyor boynun. Hüznün Akdeniz de mandalina bahçesi. Hüznün turuncu. Hüznün kırmızı çiğdemlerin talan tarlası. Hüznün el emeği göz nuru üzümü anasonu alkolü Allaha emanet katılmış ev rakısı. Hüznün muhabbeti iyi çilingir sofrası, ruhuna köstek bir kanca, buğday sarısı. Sana iyi olduğumu artık daha az içtiğimi daha az yazdığımı daha az çaldığımı ve sigaraya başladığımı yazmak istiyorum. Hani derler ya insana soğukkanlılık bir kere oturunca kolunu bacağını kessen ağlamaz diye. Babam ölüyor ağlamıyorum. Annem ölüyor ağlamıyorum. Kapısını açtığım barkların kapısı kilitleniyor ağlamıyorum. İyi şeyler kötü şeyler üst üste biniyor. Bu gürültü sağır kulaklarımı açıyor. Kimse konuşmasa da ben duyuyorum.
Çok hissetmek iyi değil. Sabır ziyan. Elem işlemeli ruhuna müzeyyen abla, beyaz peynir, boğma rakı bas. Sana deniz kabuklarından gemiler yaptım. Gönderemedim. Yeşil şarap şişelerinin içine yazdığım mektupları tıkıştırdım. Çoğunu öptüm. Yüzünü öper gibi öptüm. Teneşir taşlarını öper gibi öptüm. Okkalı bir tokadı yiyip yeri öper gibi öptüm. Hepsi yüzüne denk. Yüzün Akdeniz de kaktüs bahçesi. Yüzün siyah. Yüzün sarı çiğdemlerin kan türküsü. Yüzün el emeği göz nuru üzümü alkolü anasonu Allaha emanet katılmış bilmeyen ellerin yaptığı ev rakısı. Yüzün darmadağın edilmiş bir çilingir sofrası.
Sana iyi olduğumu, Kafamı yastığa koyar koymaz uyuduğumu. Kahvaltı edip, Çay içtiğimi. Kayıp tokalarımı, yüzüklerimi, küpelerimi bahane edip bazı çekmeceleri hiç kapatmadığımı yazmak istiyorum.
bu sevmek değil
mısır tarlasına inmesi bir karganın.
17-05-11-çiğdem-taş
5 Mayıs 2011 Perşembe
bak, bu benim kalbim
Uykusuz, içi kahve doluyum. Keyifli bir yorgunum. Hayatım boyunca 58374982897920984 defa evi pırıl pırıl yaptım. Bir o kadar defa da duş aldım. Hiçbir şey açılan kozalak sesi ve uykudan uyanıp meme isteyen bebekten huzurlu değildi. Uyurken özlediğim küçük bir yüzü vardı. Dünyadaki en temiz şeydi ve hızla kirlenecekti. Beyninin içine edecek birileri illa olacaktı. Oda zamanla bunu alışkanlık haline getirecekti. Paslı bir neşter olacaktı. Kesildiği biçimlerde kesecekti. 2726286 görüşmeyi erteleyecek, hayallerini gerçekleştirmeden ölecekti.
İnsan ölmeden önce saçını bir kere kazıtmalı ve kırmızıya boyatmalıydı fikrimce. Pjamaları ile bakkala gidip ekmek almalı, sıcaksa kıyısını yemeliydi. Yüzme bilmese de kendini atabilmeliydi ilk gördüğü denize en az bir kez. Bir sokak çocuğuyla yemek yemeli ve bütün selpaklarını almalıydı. Bunu çok sık yapmalıydı. Bunu alışkanlık haline getirmeliydi. Kötü bir devirde yaşıyoruz. Ve bu bizim suçumuz.
- paranoidsin, kafayı yersin haklısın. dedim.
- paranoidsin? derken. kötü bir şey mi söylediğin
- başkalarına karşı duyulan güvensizlik ve aşırı kuşkuculuk demek. Sen karar ver, söylediğim iyi bir şey mi ? kötü bir şey mi ?
- kötü bir şey gibi ama öyle olmak lazım bu devirde
- …
paranoid olmak istiyorum. Ayak uydurmak devrim insanına. Hem bu beni birkaç adım öne taşır. Dört nala koşarım. Arada arkama döner koşmayı kesmeden. “Ha ha bana bakın nasılda koşuyorum hızla batmak, dibin en dibini görmek için… siz pinekleyin, olduğunuz yerde sayın ölene kadar dünyanın bütün adamlarını becereceğim. Bakir olduğunu söyleyen adamlara inanmış gibi yapıp bakirliğini alacağım sonrada sırtımı dönüp gideceğim. Nasıl olsa yalan söylemiştir. en namuslu adamı bulup ondan çocuk doğuracağım. aynı zamanda başka adamlara da bakacağım. başka adamlarla da………….Ant içerim” derim.
(boşluk sizin)
Çantamdan karışık bir kafam var. bütün kadınların kafasının karışık olduğunu bilmek berbat. Kafası karışık kadınlar kesin bir dille özler, gider ve susarlar.
kalabaydık. ben ben ben vardık. ateş eder gibi oluyor böyle söyleyince. Güzel oluyor. hep söylerim.
Bi arkadaşım vardı. Ceplerinde taş taşırdı. “Kendi ağırlığın yetmiyor mu bacım” derdim. O da elini cebine atıp yamuk bir kalbi andıran bir taş çıkarırdı. “Bak, bu benim kalbim” derdi. Gülerdik. Ağlamamız gerekirdi ama gülerdik. (hala yerde gördüğü şekli bir şeye benzeyen ve renkli taşları ceplerinde biriktiriyor.) ve devlet bunun için ona para ödemiyor. Ödemesi gerekiyor mu? Bilmiyorum.
986352 defa yanıldım. bi o kadar da kaybettim. Ne daha az ne daha çok kazandım. Çok sabitti sayılarım. Ve hayatımdaki insanların en sabit şeyiydim. 829371289381909229082093 defa gitmedim. bi o kadarda kaldım. İkisi aynı şey miydi? Hiç bilmedim. Başka kadınlara soyunup kendime hiç giyinmedim. biraz marla biraz annem en çok da furuğ oldum. furuğ kalayım dedim. Ağır geldi. Kaldırımların canını yakmanın manası yoktu. ayrıca en sevdiğim topuklu ayakkabılarımın çakmasını üreten firmaya saygı duydum bu akşam. Topuk boyunu daha uzun tutmuşlar ve ayakkabı daha şık olmuş. Herneyse.
Sevgilim eski, bu gece çok zavallı görünüyordun. sadece benim değil herkesin dikkatini çektin. Arkamdan geçen tanımadığım adamlar bile “adama bak denyo aq” dediler. Sana hep birlikte tebrik koyduk. nazarlattık. Bir okut üflet kendini emi.
Sayaçları sıfırlanmış bir saat gibiyim bu akşam. Tam tamına 1877842836428734 defa böyle hissettim. Bi o kadar da aslında öyle olmadığını anladım. 238798 defa sustum. bi o kadar da söyleyecek bir şey bulamadım.
Kafası çantasından karışık kadınları alnından öper.
Cüzdanımı ve telefonumu cebinde taşıyan adama taparım.
Aslında ben çok önemli bir şey söyledim demin
hah işte onu anlayan kişiye de gözümü kırpmadan ölürüm.
unutmadan.
ben, 98789773978389237 defa öldüm. bi o kadar da doğdum.
Çiğdem taş
İnsan ölmeden önce saçını bir kere kazıtmalı ve kırmızıya boyatmalıydı fikrimce. Pjamaları ile bakkala gidip ekmek almalı, sıcaksa kıyısını yemeliydi. Yüzme bilmese de kendini atabilmeliydi ilk gördüğü denize en az bir kez. Bir sokak çocuğuyla yemek yemeli ve bütün selpaklarını almalıydı. Bunu çok sık yapmalıydı. Bunu alışkanlık haline getirmeliydi. Kötü bir devirde yaşıyoruz. Ve bu bizim suçumuz.
- paranoidsin, kafayı yersin haklısın. dedim.
- paranoidsin? derken. kötü bir şey mi söylediğin
- başkalarına karşı duyulan güvensizlik ve aşırı kuşkuculuk demek. Sen karar ver, söylediğim iyi bir şey mi ? kötü bir şey mi ?
- kötü bir şey gibi ama öyle olmak lazım bu devirde
- …
paranoid olmak istiyorum. Ayak uydurmak devrim insanına. Hem bu beni birkaç adım öne taşır. Dört nala koşarım. Arada arkama döner koşmayı kesmeden. “Ha ha bana bakın nasılda koşuyorum hızla batmak, dibin en dibini görmek için… siz pinekleyin, olduğunuz yerde sayın ölene kadar dünyanın bütün adamlarını becereceğim. Bakir olduğunu söyleyen adamlara inanmış gibi yapıp bakirliğini alacağım sonrada sırtımı dönüp gideceğim. Nasıl olsa yalan söylemiştir. en namuslu adamı bulup ondan çocuk doğuracağım. aynı zamanda başka adamlara da bakacağım. başka adamlarla da………….Ant içerim” derim.
(boşluk sizin)
Çantamdan karışık bir kafam var. bütün kadınların kafasının karışık olduğunu bilmek berbat. Kafası karışık kadınlar kesin bir dille özler, gider ve susarlar.
kalabaydık. ben ben ben vardık. ateş eder gibi oluyor böyle söyleyince. Güzel oluyor. hep söylerim.
Bi arkadaşım vardı. Ceplerinde taş taşırdı. “Kendi ağırlığın yetmiyor mu bacım” derdim. O da elini cebine atıp yamuk bir kalbi andıran bir taş çıkarırdı. “Bak, bu benim kalbim” derdi. Gülerdik. Ağlamamız gerekirdi ama gülerdik. (hala yerde gördüğü şekli bir şeye benzeyen ve renkli taşları ceplerinde biriktiriyor.) ve devlet bunun için ona para ödemiyor. Ödemesi gerekiyor mu? Bilmiyorum.
986352 defa yanıldım. bi o kadar da kaybettim. Ne daha az ne daha çok kazandım. Çok sabitti sayılarım. Ve hayatımdaki insanların en sabit şeyiydim. 829371289381909229082093 defa gitmedim. bi o kadarda kaldım. İkisi aynı şey miydi? Hiç bilmedim. Başka kadınlara soyunup kendime hiç giyinmedim. biraz marla biraz annem en çok da furuğ oldum. furuğ kalayım dedim. Ağır geldi. Kaldırımların canını yakmanın manası yoktu. ayrıca en sevdiğim topuklu ayakkabılarımın çakmasını üreten firmaya saygı duydum bu akşam. Topuk boyunu daha uzun tutmuşlar ve ayakkabı daha şık olmuş. Herneyse.
Sevgilim eski, bu gece çok zavallı görünüyordun. sadece benim değil herkesin dikkatini çektin. Arkamdan geçen tanımadığım adamlar bile “adama bak denyo aq” dediler. Sana hep birlikte tebrik koyduk. nazarlattık. Bir okut üflet kendini emi.
Sayaçları sıfırlanmış bir saat gibiyim bu akşam. Tam tamına 1877842836428734 defa böyle hissettim. Bi o kadar da aslında öyle olmadığını anladım. 238798 defa sustum. bi o kadar da söyleyecek bir şey bulamadım.
Kafası çantasından karışık kadınları alnından öper.
Cüzdanımı ve telefonumu cebinde taşıyan adama taparım.
Aslında ben çok önemli bir şey söyledim demin
hah işte onu anlayan kişiye de gözümü kırpmadan ölürüm.
unutmadan.
ben, 98789773978389237 defa öldüm. bi o kadar da doğdum.
Çiğdem taş
1 Mayıs 2011 Pazar
ben seni ana avrat dümdüz sevdim.
adı çok afili bir birahane’nin sandalyesinde oturuyordu. Yanında kadını da vardı. Kadının kafasına çakmak fırlattım. Kadını bana sövmeye kalkınca. Oda arkasından geldi. Kadını bana bağırdı. Sonra bana vurmaya kalktı ki -kadınını tuttu. Kadını kararlıydı bana vuracaktı. Vurdu. Masaya döndüm ve tek hamlede kaldırdığım bardağın dibine vurdum. Ona vuramadım. Gözlerimi doldurdum. Sonra yanımdaki adam ona vurdu. Oda yanımdaki adama.
Böyle bir şey olmadı. Sigara kullanmıyordum. Çakmağım yoktu. Böyle olsun ister miydim?
bilmiyorum.
Kafam o kadar boş ki. şimdi oradaki boşluğa ne koysam yapışır kalır diye korkuyorum. Demin bir adam gördüm. Gördüm dediysem sanal ortamda. Son günlerde gündüzleri uyuyup geceleri asosyaller gibi nette sabahlıyorum. Adam görmekte pek mümkün olmuyor. Sana benzeyenler hariç ilgimi de çekmiyorlar artık. Her neyse konu bu değildi. Adamın ağzı yüzü sana benziyordu. Sigara gibi kokuyordu. Ama saçları seninkiler kadar güzel değildi. Allah adamların kaşlarını gözlerini kirpiklerini bizimkilerden daha güzel yaratmıştı. Mahsus yapmıştı bunu.
-saçmalama. dedi aslı
-senden benden daha güzel bakıyorlar yalan mı?dedim.
-doğru ya bende kadınlık bilmiyormuşum dedi Merve.
Sustuk.
Biri kafalarımızı birbirine tokuştursa dünyanın güzel bir yer olduğuna inanabilirdik o gece. Arka masalarda sevgililer vardı birbirlerini sevmeyen. Hayır önyargılı biri değilim. Birbirlerini sevmiyorlardı. Çoğu çocuktu. Yüzlerini göremedim. Yanlarındaki kızın boynuna gömülmüştü çoğu. Nefesleri yüzüme çarpıyordu. Fısıltılar birbirine karışıyordu. Bangır bangır bakkal müziği çalıyordu. Durduğumuz yerdeki her şey sevişmek için vardı. Yer döşemelerinin siyah beyaz dilimleri ve barın önündeki beyaz dilimin üzerine siyah uzun bacaklı bar taburesinin otutturulmasının başka bir açıklaması olamazdı. Şişelerin dizilişi, dudaklarını hafifçe aralayan insanların ağızlarından çıkan sigara dumanının havaya yükselip dağılması. Arabaların cadde üzerindeki seyiri. Şehrin ortasında yanan lanbanın dönerken ışığın gölgesine saklı egzos ve toz haleleri…
Demem o ki dünya çok seksi bir yer. Hatları öyle yuvarlak ki. Beni yargılamadan önce bir de siz altınıza alın bakın bu saçmalıklar diyarına. gerçekçi olmanın manası yoktu. hiç yoktu hemde.
İliklerden hep nefret edişim bu yüzdendi belki. Gerçektiler senden, benden.
Ne var biliyor musun? aşk kelimeleriyle değil, küfürle geliyorum. bu da beni eşsiz bir tanrıça değil arsız bir sürtük yapıyor. olsun. netice değişmiyor. aşkın ve masumiyetin yitirilişini konuşmanın manası var mı hala. rol kesmek yerine racon keserim seni düzen düzene.
çünkü ben
seni ana avrat dümdüz sevdim.
çünkü ben
her şeyimi iyi biriyken kaybettim.
Çiğdem Taş
Böyle bir şey olmadı. Sigara kullanmıyordum. Çakmağım yoktu. Böyle olsun ister miydim?
bilmiyorum.
Kafam o kadar boş ki. şimdi oradaki boşluğa ne koysam yapışır kalır diye korkuyorum. Demin bir adam gördüm. Gördüm dediysem sanal ortamda. Son günlerde gündüzleri uyuyup geceleri asosyaller gibi nette sabahlıyorum. Adam görmekte pek mümkün olmuyor. Sana benzeyenler hariç ilgimi de çekmiyorlar artık. Her neyse konu bu değildi. Adamın ağzı yüzü sana benziyordu. Sigara gibi kokuyordu. Ama saçları seninkiler kadar güzel değildi. Allah adamların kaşlarını gözlerini kirpiklerini bizimkilerden daha güzel yaratmıştı. Mahsus yapmıştı bunu.
-saçmalama. dedi aslı
-senden benden daha güzel bakıyorlar yalan mı?dedim.
-doğru ya bende kadınlık bilmiyormuşum dedi Merve.
Sustuk.
Biri kafalarımızı birbirine tokuştursa dünyanın güzel bir yer olduğuna inanabilirdik o gece. Arka masalarda sevgililer vardı birbirlerini sevmeyen. Hayır önyargılı biri değilim. Birbirlerini sevmiyorlardı. Çoğu çocuktu. Yüzlerini göremedim. Yanlarındaki kızın boynuna gömülmüştü çoğu. Nefesleri yüzüme çarpıyordu. Fısıltılar birbirine karışıyordu. Bangır bangır bakkal müziği çalıyordu. Durduğumuz yerdeki her şey sevişmek için vardı. Yer döşemelerinin siyah beyaz dilimleri ve barın önündeki beyaz dilimin üzerine siyah uzun bacaklı bar taburesinin otutturulmasının başka bir açıklaması olamazdı. Şişelerin dizilişi, dudaklarını hafifçe aralayan insanların ağızlarından çıkan sigara dumanının havaya yükselip dağılması. Arabaların cadde üzerindeki seyiri. Şehrin ortasında yanan lanbanın dönerken ışığın gölgesine saklı egzos ve toz haleleri…
Demem o ki dünya çok seksi bir yer. Hatları öyle yuvarlak ki. Beni yargılamadan önce bir de siz altınıza alın bakın bu saçmalıklar diyarına. gerçekçi olmanın manası yoktu. hiç yoktu hemde.
İliklerden hep nefret edişim bu yüzdendi belki. Gerçektiler senden, benden.
Ne var biliyor musun? aşk kelimeleriyle değil, küfürle geliyorum. bu da beni eşsiz bir tanrıça değil arsız bir sürtük yapıyor. olsun. netice değişmiyor. aşkın ve masumiyetin yitirilişini konuşmanın manası var mı hala. rol kesmek yerine racon keserim seni düzen düzene.
çünkü ben
seni ana avrat dümdüz sevdim.
çünkü ben
her şeyimi iyi biriyken kaybettim.
Çiğdem Taş
23 Şubat 2011 Çarşamba
beni öp yere tükür!
Beni sev. Beni terk et. Bana dön. Sonra git. Bana sarıl. Beni ittir. Beni öp yere tükür!
Sana ait parçalarım acıyor. Sonra iğreniyorum seni her özlediğimde dokunduğun yerlerimden. Her gidişinde daha çok hayran oluyorum sana. Adama bak be ‘gitti’ diyorum. gitti.
Susarak. En okkalı küfrü yüzümün bir köşesine asarak gitti. O küfürlerin bir... gün ellerini, dilini, bileklerini keseceğini bilerek gitti. Sonra geldi diyorum oh be. Ha ha….. ne şapşalım ya gene gidecek. Ölse kalmaz, ölse sevmez; sahi ölse ya.
O zaman daha az üzüleceğime bahse girerim. Başka adamlara taparım. Başka adamlar ölsün isterim. Ben kimi sevsem ölsün isterim.
Ama büyüdüm. Dikenli tellerden geçtim. Tenimin görmediği eziyet çekmediği meziyet kalmadı.
Ah çektim. Kelimelerden bozma şiirler diktim. Parça parça çalındı. Olsun dedim. Varmış ben gibi kadınlar. Ben olmuşlar. Benim acımı sahiplenmişler dedim. Elbisemi sökmüşler kendilerine yamamışlar. Bunu kader sanmışlar. Çok hissetmek iyi değil. Sevdim onları, çoğaldım. Kafamdaki sesler benim değil. Hep başkalarından kalma acılar savurduğum.
Ölürsem bu kendimden uzakta olmalı. Ve bilmeni isterim ki ben – senin hayatındaki hiçbir kadını ciddiye almıyorum.
Herkese seni anlatıyorum. Bundan öyle zevk alıyorum ki. Varmışsın gibi oluyor. Seni herkes tanıyor. Benim tanımadığım herkes bile. Diyorum ya ben herkese seni anlatıyorum.
Böyle sevilmek herkese nasip olmaz. Ama sen bu kadarını tahmin etmiyorsun.S.kinde bile değilim. Ben ölene kadar da beni anlamayacaksın. Bu yüzden ölmeyi sabırla bekliyorum. O gün geleceksin. Ve ben yüzünü öpeceğim.
İçimi kararttım.
Ezbere bildiğim elveda cümlelerine aç yüreğim. Hala doymadım hala doymadım.
24.02.2011
Çiğdem Taş
5 Şubat 2011 Cumartesi
ah benim kırmızı böceğim.
efsane'ye
Hayat boktan,
ah benim kırmızı böceğim yoksa niye seninle yaşamayayım, yaşlanmayayım. Hepsi hayatın suçu. Bütün insanları tanımak mümkün olsaydı, ne sen beni
ne de ben seni severdik. Sevmek denmez buna da ne denir bilmiyorum. Aynı şeyleri düşünen insanlar farklı iklimlerde yaşar, birlikte olması gereken insanlar! Farklı iklim çiçekleri aynı toprakta aynı mevsimde açmazlar. Oldu ki açtılar su çürütür birini. Güneş çürütür. Rüzgar kırar. Kar çürütür. Sen ister misin ki ben öleyim. Ben ister miyim ki sen öl.
Bu hayatın boktan oyunlarından sadece biri…
Kırmızı böceğim,
üzülme demeyeceğim. Üzül, düşün, hırs edin beni.
Bana öğretilen sevmek, bencil. Biz olsak bir olsak da birimiz ölecek. Bu yalan sakın inanma. Bir olacağımıza yani… Olmayacağız! (Olsak ikimizde ölürdük.)
Bu yüzden iliklerden hep nefret ettim.
İki yakayı bir araya getiren bir düğme bir delik biraz iplik ne kadar gerçek olabilir.
Biz seninle iki ayrı iliğiz ,ayrı gömleklerde. Tutamayız birbirimizi o kadar gerçeğiz.
Evet,
Bu çok acımasız kırmızı böceğim.
Zihnim varoş sokakların çıkmazı
Sol kolunun altı delik namusum isli
Senden başka lekesi yok zihnin
Ve
Üzerine abandığımız hayat,
kesinlikle boktansın!
dilimde yalpalanan bir şarkı ;
" uzak diye bir yer yok!
paylaştığımız gökyüzü kavuşturuyor bizi.."*
06.02.2011
çiğdem taş
çiğdem'e
Biliyorsun. Sen farklısın. Her acıdan, her yenilgiden ve her bedelden; kazanılan her şeyden biraz daha farklı, biraz daha kırılgan ve kendi içinde haklı. Üzülüyorum, çalışıyorum sana. inan daha fazla deniyorum. Seni daha fazla sevmeyi. Ama susuyorum yine. Boktan bir susuş bu sen üzerine alınma.
06.02.2011
efsane çelikağ
herkese
herşeye
...istediğinde çekemiyorsan kafayı güzelleşene kadar, güzel olamıyorsan içmeden, yazmıyorsan, konuşmuyorsan... ciğerlerine dakka başı tütün basıp çürütemiyorsan, kalkıp ona gidemiyorsan, susarak 'dur' diyorsan kendine. aynısındır herkesle....
bu yüzden kelimelere bağlı kalmak büyük aptallık!
aynada kendi görüntüsüne hırlayan köpekler gibiyiz. kendimize tahamülümüz yokken. kendimize benzeyeni sevmeye çalışıyoruz.
düşündüm de ben ne sevdim ne sevildim.
06.02.2011
çiğdem taş
herkese
herşeye
...istediğimde ve istediğinde gelemiyorsam yanına bir anlamı yok bütün bunların. Sadece susmak ya da çok konuşmak bir şey ifade etmiyor yani. Ben seni sevebilirim, seninle kabuk tutabilir yaram, yine seninle kanayabilirim. de bütün bunlar, tüm... bu söylediklerim..
istediğimde ve istediğinde olamıyorsam yanında bir anlamı yok...
06.02.2011
efsane çelikağ
en çok sana,
ne kadar kadın giyindim. kaç adama soyundum. kendime benzemedim hiç.
öyle soğuk ki tabiatın. sana çok üşüdüm. ama tuhaf olanda şu ki yaşlarınla ısınmak.
bir şey nasıl olurda hem üşütür hem ısıtır!
acıyı sahiplenmek böyle bir şey işte.
aynı yara kabuğunun altından bakarken biz dünya'ya
umut el sallayıp bize kaçacak her defasında.
biz arkasından öyle bakacağız.
acımız kucağımızda büyüyecek.
Çiğdem Taş 06.02.2011
*zerrin özer - uzak diye bir yer yok
Hayat boktan,
ah benim kırmızı böceğim yoksa niye seninle yaşamayayım, yaşlanmayayım. Hepsi hayatın suçu. Bütün insanları tanımak mümkün olsaydı, ne sen beni
ne de ben seni severdik. Sevmek denmez buna da ne denir bilmiyorum. Aynı şeyleri düşünen insanlar farklı iklimlerde yaşar, birlikte olması gereken insanlar! Farklı iklim çiçekleri aynı toprakta aynı mevsimde açmazlar. Oldu ki açtılar su çürütür birini. Güneş çürütür. Rüzgar kırar. Kar çürütür. Sen ister misin ki ben öleyim. Ben ister miyim ki sen öl.
Bu hayatın boktan oyunlarından sadece biri…
Kırmızı böceğim,
üzülme demeyeceğim. Üzül, düşün, hırs edin beni.
Bana öğretilen sevmek, bencil. Biz olsak bir olsak da birimiz ölecek. Bu yalan sakın inanma. Bir olacağımıza yani… Olmayacağız! (Olsak ikimizde ölürdük.)
Bu yüzden iliklerden hep nefret ettim.
İki yakayı bir araya getiren bir düğme bir delik biraz iplik ne kadar gerçek olabilir.
Biz seninle iki ayrı iliğiz ,ayrı gömleklerde. Tutamayız birbirimizi o kadar gerçeğiz.
Evet,
Bu çok acımasız kırmızı böceğim.
Zihnim varoş sokakların çıkmazı
Sol kolunun altı delik namusum isli
Senden başka lekesi yok zihnin
Ve
Üzerine abandığımız hayat,
kesinlikle boktansın!
dilimde yalpalanan bir şarkı ;
" uzak diye bir yer yok!
paylaştığımız gökyüzü kavuşturuyor bizi.."*
06.02.2011
çiğdem taş
çiğdem'e
Biliyorsun. Sen farklısın. Her acıdan, her yenilgiden ve her bedelden; kazanılan her şeyden biraz daha farklı, biraz daha kırılgan ve kendi içinde haklı. Üzülüyorum, çalışıyorum sana. inan daha fazla deniyorum. Seni daha fazla sevmeyi. Ama susuyorum yine. Boktan bir susuş bu sen üzerine alınma.
06.02.2011
efsane çelikağ
herkese
herşeye
...istediğinde çekemiyorsan kafayı güzelleşene kadar, güzel olamıyorsan içmeden, yazmıyorsan, konuşmuyorsan... ciğerlerine dakka başı tütün basıp çürütemiyorsan, kalkıp ona gidemiyorsan, susarak 'dur' diyorsan kendine. aynısındır herkesle....
bu yüzden kelimelere bağlı kalmak büyük aptallık!
aynada kendi görüntüsüne hırlayan köpekler gibiyiz. kendimize tahamülümüz yokken. kendimize benzeyeni sevmeye çalışıyoruz.
düşündüm de ben ne sevdim ne sevildim.
06.02.2011
çiğdem taş
herkese
herşeye
...istediğimde ve istediğinde gelemiyorsam yanına bir anlamı yok bütün bunların. Sadece susmak ya da çok konuşmak bir şey ifade etmiyor yani. Ben seni sevebilirim, seninle kabuk tutabilir yaram, yine seninle kanayabilirim. de bütün bunlar, tüm... bu söylediklerim..
istediğimde ve istediğinde olamıyorsam yanında bir anlamı yok...
06.02.2011
efsane çelikağ
en çok sana,
ne kadar kadın giyindim. kaç adama soyundum. kendime benzemedim hiç.
öyle soğuk ki tabiatın. sana çok üşüdüm. ama tuhaf olanda şu ki yaşlarınla ısınmak.
bir şey nasıl olurda hem üşütür hem ısıtır!
acıyı sahiplenmek böyle bir şey işte.
aynı yara kabuğunun altından bakarken biz dünya'ya
umut el sallayıp bize kaçacak her defasında.
biz arkasından öyle bakacağız.
acımız kucağımızda büyüyecek.
Çiğdem Taş 06.02.2011
*zerrin özer - uzak diye bir yer yok
3 Şubat 2011 Perşembe
Zihnim varoş sokakların çıkmazı. Sol kolunun altı delik namusum islendi.
Zihnim varoş sokakların çıkmazı.
Sol kolunun altı delik namusum islendi.
Çiğdem Taş
31 Ocak 2011 Pazartesi
25 Ocak 2011 Salı
adım hüzün, bir demlik şarap'a denk.
Eksizdi.
Tatsız, sevimsiz.
Ne buruk bir tat bırakıyor yaşayan birini kaybetmek. Ucuz şarap gibi, daha gün doğmadan aç karınla sigaraya sarılmak, sevmediğin bir adamı en kadın yerinden öpmek gibi. Seni kıran, üzen, yüzüne en okkalı tokadı çarpıp gene sana sarılan birini göğsün ezilene kadar sımsıkı sarmak gibi. İçim rutubet, dışım aç insanları emziriyor durmadan, hiç durmuyor. Kimsesizlerin kimsesi kadın gibi sevmeyi bahşet bana. Yaşlarım olsun, solayım. Her önüme gelen adamı kendim doğurmuşum gibi sevmeyeyim, korumayayım.
Yokluğun da bunları düşündüm, çok düşündüm hem de. Değişen ne oldu dersen. Aynı ahmağım.
Sonra dedim ki kendime.
Sen böyle kal.
Mümkünü yok değiştirmenin, değişmenin, değişmeye çalışmanın. Uyu yakalamanın, yok mümkünü.
İçimi gıcıklayan şarkılar çoğaldı. Şiirlerini beğendiğim her şaire aşık oluyorum. Birine ait ve ya sahip olmak cümlesinin çok çirkin olduğunda karar kılıyorum. ama sahipmişim gibi yaşıyorum, aitmişim gibi tapıyorum. Uzun bacaklı aptal kadınları çok kıskanıyorum. Şuh kahkahalar atıyorum ulu orta şehvetle gülümseyip dudaklarımı ısırıyorum. Hiç yakışmıyor. Ne zaman içsem ya annemin kollarında ayılıyorum ya babamın. Bunun ne kadar utanç verici bir şey olduğunu bilmem anlatmama gerek var mı?
Yokluğunda alçaldım ama ar damarım çatlamadı. Bir temmuz gecesi bir adamla uyudum. O kadar sevecendi ki bana sarılırken o kadar samimi. Endişesiz uyandım. Ondan sonra daha az yazdım, hiç çizmedim. Elime gitar almadım. Alsam da çalmadım.
Paspalımdır bilirsin saçımı taramasam da tırnaklarımı ihmal etmedim.
“yol ortasında mı ağlıyorsun Allah aşkına rezil etme beni.” Diyen adama
“beni yol ortasında ağlatmaya utanmıyor musun” diye bağırdım.
Aslına bakarsan diyeceğim şu ki bunlar da pek işe yaramadı. Yaramayacağını da biliyordum esasen. Elit, sofistike bir kadın olamam. Kuru kuru gitmem. Islatırım omzunu, yastığını. Vicdanına oynarım. Melankolik, ağlak, ahmak!
Laf aramızda elit kadın diye tabir edilen kadın sevince fonda ya Cengiz çalar ya Ahmet.
Hepsi bir yana yokluğunda en çok bensizliğini düşündüm. Nasıl çocuk, nasıl kadın, nasıl adam, nasıl huzursuz, nasıl mutsuz kaldın…
Sahi mutsuz musun düşündüğüm kadar.
Böyle sorular sorup, ahmaklığımı ele vermenin bir manasının olmadığını elbet bende biliyorum. Ama ben en çok seni severken güzelim, en çok seni özlerken ahmak.
“Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı
Beni bensiz bıraktın, beni sensiz bıraktın”
Beni bensiz bıraktın, beni sensiz bıraktın”
26.01.2011
Çiğdem Taş
20 Ocak 2011 Perşembe
En son kendine varanın götü boklu.
O kadar çok kötüyüm ki kaldırımların bile canının acıdığını hissediyorum yere basınca. O kadar ağırım. Aptal adam ona bakıyorum sanıyor. Baktığımı göremiyorum ne zamandır.
Duyurulmalı.
"Çiğdem iyi değil, hiç iyi değil" denmeli. Kimse ümitlenmemeli, faydalanmamalı bu halden.
Düşündüm de
Çiğdem kaçmış duydunuz mu?dense kimse üzülmez. Kaçmıştır, belliydi onla bunla gezen aşiftenin tekiydi, bunalımlı, orospu kafalıydı üstelik abuk subuk yazıları vardı, aleviydi. Okulu da bitmişti çalışmıyordu üstelik yaşı da gelmiş aman iyi olmuş denirdi. Babam üzülürdü. Annem ağlardı. İnsanlar durmadan konuşurdu. Ne de olsa ağızları var.
Şimdi o kadar çok yaram var ki sende çıkmış ileri geri hala beni konuşuyorsun. Umurumda değilsin. Sen ve senin o boktan ailen… anlamadığım şey şu tamam hepinizi zamanında çok sevdim. Ama hala niye size ölüp bitiyorum sanıyorsunuz ki. Demek kimse sizi sevmemiş. Çok ayıp yapmışım ben adam gibi sevmekle. Bunun kötü bir şey olduğunu sayenizde fark ettim.
Sümsüğün tekisin ayrıca, kendine özgüveni olmayan filan işte. Umarım yoluma çıkarsın. Hoş ne desem boş o yüzden sanırım bir şey demem. Sen konuşmaya devam et. ben seni eskiden çok sevdim, seni de, seni de ve seni, seni, seni… çok adam sevdim ben bunu da bil. Sevgilime aşık olmam yadırgandı sevgilim tarafından. Ne yani ben seni seviyordum ve hep seni sevmek istiyordum. Bu kötü mü? Bunu sen istemedin diye. Sen beni sevmedin diye ben ömrümü beni sev diye mi geçirmeliydim. Bu kadarı sana bile haksızlık. Yani sen gibi düşünen kaç adam, kaç boktan sümsük evlat yetiştiren aile var kestiremiyorum. Tabiri caizse yüzüme gülünüp arkamdan ana avrat kayan sizlere anca bu şekillerde hitap ederim. Bilirim alınır, celallenirsiniz. Ama ben gerçeğim siz değil. Aramızda mevcut olan farklardan biri bu halim. Ben terbiyesiz, arsızım. Dışımda kalanlar terbiyeli, içten hesapçı, ruhu satılmaktan fahişe olmuş yalaka, tek derdi birbirini nasıl becerebileceğini tasarlayan boş bedenler, neyse bunu ben kadar siz de bilirken yazıyor olmam saçma! ama
Adına üzgünüm, ben gibi insanların nesli tükendi. Yoksa bende istemem her mutsuz olduğunda beni düşünmeni. Sanırım bu senin kaderin ve bu işler yukardan ayarlı. Seni her gün beceren kanatsız meleklerin bir bok’a yaramaz. Büyüyünce anlayacaksın. Ama o zaman da zamanın yetmeyecek. Bir hiç olarak öleceksin. Çoğumuzun başına bu gelecek. Hayat bu kadar, fazlası değil. Bir şeyi öğrenmek için yaşamak gerekmiyor. Bir şeyi sevmek için sevilmekte. Hepimiz çok seri biçimlerde üretilen mallarız. Defoluyuz. Ayrıca dış ülkeler piyasasında değerimiz yok.
Ölmek sanırım çare değil. Gitmekte. Bunları düşünüyor olmak bile saçma. Ben aciz ve güçsüz bir insan değilim. Adam da değilim gidebilecek kadar. Ahmağım, kendimi öldürecek kadar ahmak değil. Çok iyi dostlarım var üstelik. Çok iyi bir ailem, ölmek inanın budalalık olur. Tek dostu olmayan insanlar tanıyorum ben. Birbirinin kuyusunu kazan insanlar. Birbirlerine yalan söyleyen güvenmeyen sahte dostçuklar biliyorum. “Aman nazar değmesin size mavi boncuk takalım.” Deyip alay etmişliğim vardır bu tiplerle.
Ukala doğdum, ukala büyüyorum. Ama kendimden memnunum.
Kendinden memnun olmayan parmak kaldırsın.
En son kendine varanın götü boklu.
Yerden kalkan aşk köpeği.
Sabreden ahmak kesinlikle cennete gider.
Bla bla bla
Hepsi bir yana
Dokunmadan sevdiğim adam, yaşadığını bilmek güzel, bu ağarlık güzel. Ben biliyorum bunu hissettiğimde aklında olmam kader değil. En kötü anımda düşüncene sığınmam...
Çok arebesk olacak ama biz birbirimiz için yaratıldık.
Bu yüzden kavuşamayacağız.
21.01.2011
Çiğdem Taş
Duyurulmalı.
"Çiğdem iyi değil, hiç iyi değil" denmeli. Kimse ümitlenmemeli, faydalanmamalı bu halden.
Düşündüm de
Çiğdem kaçmış duydunuz mu?dense kimse üzülmez. Kaçmıştır, belliydi onla bunla gezen aşiftenin tekiydi, bunalımlı, orospu kafalıydı üstelik abuk subuk yazıları vardı, aleviydi. Okulu da bitmişti çalışmıyordu üstelik yaşı da gelmiş aman iyi olmuş denirdi. Babam üzülürdü. Annem ağlardı. İnsanlar durmadan konuşurdu. Ne de olsa ağızları var.
Şimdi o kadar çok yaram var ki sende çıkmış ileri geri hala beni konuşuyorsun. Umurumda değilsin. Sen ve senin o boktan ailen… anlamadığım şey şu tamam hepinizi zamanında çok sevdim. Ama hala niye size ölüp bitiyorum sanıyorsunuz ki. Demek kimse sizi sevmemiş. Çok ayıp yapmışım ben adam gibi sevmekle. Bunun kötü bir şey olduğunu sayenizde fark ettim.
Sümsüğün tekisin ayrıca, kendine özgüveni olmayan filan işte. Umarım yoluma çıkarsın. Hoş ne desem boş o yüzden sanırım bir şey demem. Sen konuşmaya devam et. ben seni eskiden çok sevdim, seni de, seni de ve seni, seni, seni… çok adam sevdim ben bunu da bil. Sevgilime aşık olmam yadırgandı sevgilim tarafından. Ne yani ben seni seviyordum ve hep seni sevmek istiyordum. Bu kötü mü? Bunu sen istemedin diye. Sen beni sevmedin diye ben ömrümü beni sev diye mi geçirmeliydim. Bu kadarı sana bile haksızlık. Yani sen gibi düşünen kaç adam, kaç boktan sümsük evlat yetiştiren aile var kestiremiyorum. Tabiri caizse yüzüme gülünüp arkamdan ana avrat kayan sizlere anca bu şekillerde hitap ederim. Bilirim alınır, celallenirsiniz. Ama ben gerçeğim siz değil. Aramızda mevcut olan farklardan biri bu halim. Ben terbiyesiz, arsızım. Dışımda kalanlar terbiyeli, içten hesapçı, ruhu satılmaktan fahişe olmuş yalaka, tek derdi birbirini nasıl becerebileceğini tasarlayan boş bedenler, neyse bunu ben kadar siz de bilirken yazıyor olmam saçma! ama
Adına üzgünüm, ben gibi insanların nesli tükendi. Yoksa bende istemem her mutsuz olduğunda beni düşünmeni. Sanırım bu senin kaderin ve bu işler yukardan ayarlı. Seni her gün beceren kanatsız meleklerin bir bok’a yaramaz. Büyüyünce anlayacaksın. Ama o zaman da zamanın yetmeyecek. Bir hiç olarak öleceksin. Çoğumuzun başına bu gelecek. Hayat bu kadar, fazlası değil. Bir şeyi öğrenmek için yaşamak gerekmiyor. Bir şeyi sevmek için sevilmekte. Hepimiz çok seri biçimlerde üretilen mallarız. Defoluyuz. Ayrıca dış ülkeler piyasasında değerimiz yok.
Ölmek sanırım çare değil. Gitmekte. Bunları düşünüyor olmak bile saçma. Ben aciz ve güçsüz bir insan değilim. Adam da değilim gidebilecek kadar. Ahmağım, kendimi öldürecek kadar ahmak değil. Çok iyi dostlarım var üstelik. Çok iyi bir ailem, ölmek inanın budalalık olur. Tek dostu olmayan insanlar tanıyorum ben. Birbirinin kuyusunu kazan insanlar. Birbirlerine yalan söyleyen güvenmeyen sahte dostçuklar biliyorum. “Aman nazar değmesin size mavi boncuk takalım.” Deyip alay etmişliğim vardır bu tiplerle.
Ukala doğdum, ukala büyüyorum. Ama kendimden memnunum.
Kendinden memnun olmayan parmak kaldırsın.
En son kendine varanın götü boklu.
Yerden kalkan aşk köpeği.
Sabreden ahmak kesinlikle cennete gider.
Bla bla bla
Hepsi bir yana
Dokunmadan sevdiğim adam, yaşadığını bilmek güzel, bu ağarlık güzel. Ben biliyorum bunu hissettiğimde aklında olmam kader değil. En kötü anımda düşüncene sığınmam...
Çok arebesk olacak ama biz birbirimiz için yaratıldık.
Bu yüzden kavuşamayacağız.
21.01.2011
Çiğdem Taş
19 Ocak 2011 Çarşamba
dünyanın en utanmaz kişisi.
Ben dünyanın en utanmaz kişisiyim.
Başka kadın'a ait bir adam'a aşığım.
Çiğdem Taş
Başka kadın'a ait bir adam'a aşığım.
Çiğdem Taş
16 Ocak 2011 Pazar
aza indirgeyerek sevin.
Hiç bir acıyı derinden yaşamayacak kadar acıyım. Kelime kullanarak anlatmayacak kadar aciz.Üstelik kararlı.
Bulutlar alçak.
Sevgiler alçak.
İnsanlarburun mesafesinde...
Merdivenler, onlara inanmıyorum. Yerden yüksek yok.
Kendi yarasını emen kız çocuğu kabuk tuttu. Korunaklı düşünceleri var artık. Sert!
Islanınca yüzü üşümüyor üstelik.
İdare etmesi gereken işleri boşladı. Kendini boşladı. Sesini duyan insanları boşladı. Susuyor.
Alçaldı, düşmedi.
Düşmezde.
Çünkü merdivenlere inanmıyor. Yerden yüksekte olanlara inanmıyor.
...
Konuşmaya ihtiyacım var.
Şu saatten sonra kimsem yok.
Şu saat: 04:06
Sizi kendimle bir tutmuşluğum varsa inanın, aynı burun mesafesinde aynı basamakta oluşumuzdandır.
Size bir sır vereyim mi?
Aslında sizinde kimseniz yok.
Ve şimdi, yerleştiğiniz basamağımdan kendinizi alın ve gidin. Merdivenlere inanıyorsanız şayet topunuz birbirinize çarpa çarpa yuvarlanın. En dip varsa dipteyim, üstüme düşün.
"altta kalanın canı çıksın, altta kalanın canı çıksın" diye bağırın.
canım çıksın.
canınıza minnet, hakkım helal olsun ki ahirette bile görüşmeyelim.
Vardığınız yer bu yer olmazsa namerdim.
Ama ben haksızlık ediyorum.
bu çok gerçek oldu. bu yüzden,
lütfen
beni, aza indirgeyerek sevin!
cigdemtas
Bulutlar alçak.
Sevgiler alçak.
İnsanlarburun mesafesinde...
Merdivenler, onlara inanmıyorum. Yerden yüksek yok.
Kendi yarasını emen kız çocuğu kabuk tuttu. Korunaklı düşünceleri var artık. Sert!
Islanınca yüzü üşümüyor üstelik.
İdare etmesi gereken işleri boşladı. Kendini boşladı. Sesini duyan insanları boşladı. Susuyor.
Alçaldı, düşmedi.
Düşmezde.
Çünkü merdivenlere inanmıyor. Yerden yüksekte olanlara inanmıyor.
...
Konuşmaya ihtiyacım var.
Şu saatten sonra kimsem yok.
Şu saat: 04:06
Sizi kendimle bir tutmuşluğum varsa inanın, aynı burun mesafesinde aynı basamakta oluşumuzdandır.
Size bir sır vereyim mi?
Aslında sizinde kimseniz yok.
Ve şimdi, yerleştiğiniz basamağımdan kendinizi alın ve gidin. Merdivenlere inanıyorsanız şayet topunuz birbirinize çarpa çarpa yuvarlanın. En dip varsa dipteyim, üstüme düşün.
"altta kalanın canı çıksın, altta kalanın canı çıksın" diye bağırın.
canım çıksın.
canınıza minnet, hakkım helal olsun ki ahirette bile görüşmeyelim.
Vardığınız yer bu yer olmazsa namerdim.
Ama ben haksızlık ediyorum.
bu çok gerçek oldu. bu yüzden,
lütfen
beni, aza indirgeyerek sevin!
cigdemtas
12 Ocak 2011 Çarşamba
kibir tanrıları
çok tanrılı dinlere inanmam
aşk,
çok tanrılı dinlere benziyor
Adem,
Havva’ya aşık değildi
Havva
Adem’e
bu yüzden kutsal olan ne varsa
bir şişe şarap’a değişebilirim
inancın kuyuları kör
inancım eziyet görmüş
kuyularım,
kuytularım
kuru
'ıslak bir şeylere ihtiyacım var'
tek imla hatası yaparsan
korunaklı şiirlerden atılırsın
yasak meyveyi yersen
cennetten
beni seversen
şiirden
ben,
tek imla hatasına dengim
şairi seversen,
şairi sevme
bir şair sevmek
tanrı’ya inanmaya denk
günahtan kaçarken
ona yakalanmaya
aşk’a
aşkla inanmaya
kendini tanrı sanan adamlar
ne kadar yürek varsa yaktılar
yanan ne varsa
adı günah kaldı
onlar bir tek
kibir yarattı
aşk kutsal olmayan
bedenlerde sınandı
tel çekildi
ruhla ten arasına
ruhunla sevsen tenin
teninle sevsen ruhun acıdı
adı günah kaldı aşkın
şairlerde beceremedi
iki türlü sevmeyi
sevseler
sevilemediler iki türlü
her şiir aslında
geçmişin kirine denkti
aşk,
tek tanrılı dinlerin
gerçeğiydi
Çiğdem Taş
aşk,
çok tanrılı dinlere benziyor
Adem,
Havva’ya aşık değildi
Havva
Adem’e
bu yüzden kutsal olan ne varsa
bir şişe şarap’a değişebilirim
inancın kuyuları kör
inancım eziyet görmüş
kuyularım,
kuytularım
kuru
'ıslak bir şeylere ihtiyacım var'
tek imla hatası yaparsan
korunaklı şiirlerden atılırsın
yasak meyveyi yersen
cennetten
beni seversen
şiirden
ben,
tek imla hatasına dengim
şairi seversen,
şairi sevme
bir şair sevmek
tanrı’ya inanmaya denk
günahtan kaçarken
ona yakalanmaya
aşk’a
aşkla inanmaya
kendini tanrı sanan adamlar
ne kadar yürek varsa yaktılar
yanan ne varsa
adı günah kaldı
onlar bir tek
kibir yarattı
aşk kutsal olmayan
bedenlerde sınandı
tel çekildi
ruhla ten arasına
ruhunla sevsen tenin
teninle sevsen ruhun acıdı
adı günah kaldı aşkın
şairlerde beceremedi
iki türlü sevmeyi
sevseler
sevilemediler iki türlü
her şiir aslında
geçmişin kirine denkti
aşk,
tek tanrılı dinlerin
gerçeğiydi
Çiğdem Taş
11 Ocak 2011 Salı
furuğ gibi yazmak değil, furuğ gibi sevmek istiyorum.
Furuğ gibi sevmeyi ne çok isterdim bir bilseniz. Eziyet gördüğüm adama “sevgili, sevgilim” diyebilmeyi. Hem ben eziyet filan görmüşte değilim. Bir de utanmadan Furuğ gibi sevmekten söz ediyorum. Ben, insanların içinde ağlamam. Avuçlarımı, dişlerimi sıkar, ayağımı yere vurur. “iyi yaptım… iyi yaptım” der. Yalnız kalınca ağlarım. Bunu Furuğ gibi yaparım işte.
İnsan, kendine benzeyeni ne çok seviyor.
“neden herkes gönlünü değil de, tuzağını korur”1
Hepimiz kendimizi kandıran koca koca insanlarız. Bir yabancıyı kandırmak deve’de kulak. Biz de başka develerde başka kulaklarız. Sonuç olarak bir şey söylemem gerekmiyor.
İnsan en çok yalnızken güçlüdür, yalnızken berbat, yalnızken şeytana meyilli…
Sanırım ben şu an yalnızım.
Tehlikeliyim.
Yalnız olduğunu söyleyen biriyle konuşmak tehlikeyi göze almaktır.
Dünya dursun istiyorum. Biz dönelim ve parçalansın her şey. Özellikle düşünceler. Yeni bir dünya ya gerek duymuyorum. Din devlet işleri birbirine girmiş ülke politikaları, petrol savaşları, diğer yanda yok olan doğa ve canlı türleri. Asfalt yollar uzaklar... yeni baştan çekilir gibi değil.
Pardon!
Ben tanrı değilim, bir an için bunu unuttum. Ben, Furuğ gibi de sevemiyorum. O yüzden siktir git.
“gamzeler günaha davet midir?”2
Bire bir davettir. Hepimizin var kuytulara merakı. Ağız boşluğundan tutun da parmak aralarına kadar. Güzel bir gülümsemeye sahip olan insanlar hep gülümsemezler. Yüksek sesle konuşurlarken de çıkar gamzeler. Ben “gamze” adını duymaya hassas adamlar tanıyorum. Unutamadığı kadının adını yanaklarımda arayan adamlar. Ben günahkar değilim de neyim şimdi. Yanağıma uzanan bok çukurunda buluyor kendini.
Kadın yaradılışı bakımından günaha davetkar. Erkekse nefssiz.
En kuytulardan bahsetmeye bilmem gerek var mı?
“Sevdiğin adamla sevişmek zina, yoksa nikahın.“
Bu cümleyi her kurduğumda kendimi otopark gibi hissediyorum ya da sınır kapısı.
-pasaportsuz giriş yok!
“Kurumuş gibi görünen ojeye narince dokunursun ve parmak izin oluşur ya. O an her şey anlamsızlaşıyor. Her şey.”3
Gülmeyin. Bu doğru. Östrojen’in esiri olmadan bunu anlayamazsınız. Ruhum o kadar çıplak ki. Kimi yalnız görsem ona koşuyorum. Yaralarına çiçek çizdirip gidiyorlar. Ve ben bu acıdan en yüce hazzı duyuyorum. O an her şey anlamsızlaşıyor. Her şey.
Çiğdem Taş
İnsan, kendine benzeyeni ne çok seviyor.
“neden herkes gönlünü değil de, tuzağını korur”1
Hepimiz kendimizi kandıran koca koca insanlarız. Bir yabancıyı kandırmak deve’de kulak. Biz de başka develerde başka kulaklarız. Sonuç olarak bir şey söylemem gerekmiyor.
İnsan en çok yalnızken güçlüdür, yalnızken berbat, yalnızken şeytana meyilli…
Sanırım ben şu an yalnızım.
Tehlikeliyim.
Yalnız olduğunu söyleyen biriyle konuşmak tehlikeyi göze almaktır.
Dünya dursun istiyorum. Biz dönelim ve parçalansın her şey. Özellikle düşünceler. Yeni bir dünya ya gerek duymuyorum. Din devlet işleri birbirine girmiş ülke politikaları, petrol savaşları, diğer yanda yok olan doğa ve canlı türleri. Asfalt yollar uzaklar... yeni baştan çekilir gibi değil.
Pardon!
Ben tanrı değilim, bir an için bunu unuttum. Ben, Furuğ gibi de sevemiyorum. O yüzden siktir git.
“gamzeler günaha davet midir?”2
Bire bir davettir. Hepimizin var kuytulara merakı. Ağız boşluğundan tutun da parmak aralarına kadar. Güzel bir gülümsemeye sahip olan insanlar hep gülümsemezler. Yüksek sesle konuşurlarken de çıkar gamzeler. Ben “gamze” adını duymaya hassas adamlar tanıyorum. Unutamadığı kadının adını yanaklarımda arayan adamlar. Ben günahkar değilim de neyim şimdi. Yanağıma uzanan bok çukurunda buluyor kendini.
Kadın yaradılışı bakımından günaha davetkar. Erkekse nefssiz.
En kuytulardan bahsetmeye bilmem gerek var mı?
“Sevdiğin adamla sevişmek zina, yoksa nikahın.“
Bu cümleyi her kurduğumda kendimi otopark gibi hissediyorum ya da sınır kapısı.
-pasaportsuz giriş yok!
“Kurumuş gibi görünen ojeye narince dokunursun ve parmak izin oluşur ya. O an her şey anlamsızlaşıyor. Her şey.”3
Gülmeyin. Bu doğru. Östrojen’in esiri olmadan bunu anlayamazsınız. Ruhum o kadar çıplak ki. Kimi yalnız görsem ona koşuyorum. Yaralarına çiçek çizdirip gidiyorlar. Ve ben bu acıdan en yüce hazzı duyuyorum. O an her şey anlamsızlaşıyor. Her şey.
Çiğdem Taş
- Akif Kurtuluş
- Özgür Gümüşsoy
- FacebookGurupSayfaları.
geçilen not
17 temmuz yıl hanesi yok
Nerden başlamalıyım?
bilmiyorum. o yüzden boş bırakacağım. ne de olsa yırtıp atacaksın…
20 temmuz yıl hanesi yok
Tokam
Sehpa’nın üzerinde kalmış, atmadıysan…
Ah neyse boş ver.
27 temmuz yıl hanesi yok
Sahi benden bu kadar çok mu nefret ediyorsun pislik herif.
28 temmuz yıl hanesi yok
Özledim ama kırgınım.
2 ağustos yıl hanesi yok
bugün umurumda bile değilsin.
5 ağustos
Hangi kadının koynundaysan çık, aç şu telefonu!
8 ağustos
Açsaydın sana………….
11 ağustos
Bugün aşık oldum.
Hem de adam evli.
iki çocuk sahibi.
oğlunun teki benimle yaşıt.
13 ağustos
Tepki ver diye sana yalan söyledim.
En azından şimdi yaşadığını biliyorum.
15 ağustos
Oraya geliyorum.
cinayeti beraber işleyeceğiz.
üstelik sen, elimi tutacaksın.
....................................
cidem.
Nerden başlamalıyım?
bilmiyorum. o yüzden boş bırakacağım. ne de olsa yırtıp atacaksın…
20 temmuz yıl hanesi yok
Tokam
Sehpa’nın üzerinde kalmış, atmadıysan…
Ah neyse boş ver.
27 temmuz yıl hanesi yok
Sahi benden bu kadar çok mu nefret ediyorsun pislik herif.
28 temmuz yıl hanesi yok
Özledim ama kırgınım.
2 ağustos yıl hanesi yok
bugün umurumda bile değilsin.
5 ağustos
Hangi kadının koynundaysan çık, aç şu telefonu!
8 ağustos
Açsaydın sana………….
11 ağustos
Bugün aşık oldum.
Hem de adam evli.
iki çocuk sahibi.
oğlunun teki benimle yaşıt.
13 ağustos
Tepki ver diye sana yalan söyledim.
En azından şimdi yaşadığını biliyorum.
15 ağustos
Oraya geliyorum.
cinayeti beraber işleyeceğiz.
üstelik sen, elimi tutacaksın.
....................................
cidem.
10 Ocak 2011 Pazartesi
?
Gel babil’in asma bahçelerini dolaşalım.
İyi de babil’in asma bahçeleri diye bir yer yok.
Babil?
Belki babil de yoktur.
cigdemtas.
cigdemtas.
7 Ocak 2011 Cuma
dünya senden ibaret değildi. keşke dünya senden ibaret olsaydı.
Ruhumda söndür sigaranı. İnan, canım acımaz. Az sonra biteceğini biliyorum ya.
Giderken dönüp bakacaksın. Biliyorsun, sana bakıyor olacağım. Yanımda oturan kız beni kıskanacak.
Saçlarıma bant aldığımız yerdeki kıza nasıl baktığını gördüm. Ve onun da beni kıskandığını düşünüyorum.
Otobüsteki esmer tenli kız (hani uzun bacakları olan) ve biz inmeden önce binen bir şişe parfümü üzerine boce eden kız(lanet olsun ki harika kokuyordu). Hepsi beni kıskandı. Satıcı kız hariç hiç birine bakmadın ve bana sarıldın.
O zamanlar. Herkes benim kadar şanslı değil diye düşünmüştüm, kollarında sağlam bir nesne, ruhuna köstek bir kancayken.
Kıskanç değilim.
ama.
Sen çok yakışıklısın sevgilim.
Bu yüzden ölmeni istiyorum.
Seni kimse sevmesin.
Aşk değil. Farkındayım. Sadece psikolojik sorunlarım var. Sen gittikten sonra da tetikledi. Ve farklı şeyler de oldu. Dünya senden ibaret değildi. Keşke dünya senden ibaret olsaydı. Ama değildi.
Geç kaldığımı biliyorum. Huzurlu bir ölümüm olmayacağını, seni göremeyeceğmi, beni asla affetmeyeceğini. Zaten,
sana “çok büyüdüm” demeyecek kadar, kadın ve gururlu oldum.
Biliyor musun?
Biz seninle;
“Rakıyla balık gibiydik. Olmazsa olmaz değildik ama olsaydık iyi giderdik.”
Gider miydik?
Giderdik.
'hiç bir adam üzülmesin diye terk etmez bir kadını' yazmıştım.
ama ben kafalı kadınlar kıskandıkları için sen gibi bir adamı terkederler.
sonra çok pişman olup Eşek'lerini Niğde'ye sürerler.
Elbet;
BİR GÜN BEN DE İNSAN GİBİ KAYBETMEYİ ÖĞRENECEĞİM.
cigdemtas
Not: tırnak içindeki cümle kime ait bilen varsa el kaldırsın.
Giderken dönüp bakacaksın. Biliyorsun, sana bakıyor olacağım. Yanımda oturan kız beni kıskanacak.
Saçlarıma bant aldığımız yerdeki kıza nasıl baktığını gördüm. Ve onun da beni kıskandığını düşünüyorum.
Otobüsteki esmer tenli kız (hani uzun bacakları olan) ve biz inmeden önce binen bir şişe parfümü üzerine boce eden kız(lanet olsun ki harika kokuyordu). Hepsi beni kıskandı. Satıcı kız hariç hiç birine bakmadın ve bana sarıldın.
O zamanlar. Herkes benim kadar şanslı değil diye düşünmüştüm, kollarında sağlam bir nesne, ruhuna köstek bir kancayken.
Kıskanç değilim.
ama.
Sen çok yakışıklısın sevgilim.
Bu yüzden ölmeni istiyorum.
Seni kimse sevmesin.
Aşk değil. Farkındayım. Sadece psikolojik sorunlarım var. Sen gittikten sonra da tetikledi. Ve farklı şeyler de oldu. Dünya senden ibaret değildi. Keşke dünya senden ibaret olsaydı. Ama değildi.
Geç kaldığımı biliyorum. Huzurlu bir ölümüm olmayacağını, seni göremeyeceğmi, beni asla affetmeyeceğini. Zaten,
sana “çok büyüdüm” demeyecek kadar, kadın ve gururlu oldum.
Biliyor musun?
Biz seninle;
“Rakıyla balık gibiydik. Olmazsa olmaz değildik ama olsaydık iyi giderdik.”
Gider miydik?
Giderdik.
'hiç bir adam üzülmesin diye terk etmez bir kadını' yazmıştım.
ama ben kafalı kadınlar kıskandıkları için sen gibi bir adamı terkederler.
sonra çok pişman olup Eşek'lerini Niğde'ye sürerler.
Elbet;
BİR GÜN BEN DE İNSAN GİBİ KAYBETMEYİ ÖĞRENECEĞİM.
cigdemtas
Not: tırnak içindeki cümle kime ait bilen varsa el kaldırsın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)