Dünya senden ibaret değildi. Keşke dünya senden ibaret olsaydı.
28 Aralık 2010 Salı
25 Aralık 2010 Cumartesi
*Hala, yalnız mısın?
*Sadece özgür
*Peki, mutsuz?
*Sadece alışmış *Peki ya, aşık?
*Sadece eksik
*Peki ya sen, hala bekliyor musun?
*Beklemek, şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız...
*Peki ya, umut?
*Umut, şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız...
http://www.dailymotion.com/video/xg87zj_cem-adrian-herkes-gider-mi-y-2010_creation
24 Aralık 2010 Cuma
güvercin gerdanlığı
" bana sevgilin çok uzak dediler; dedim ki tek bir an bile benimle birlikte olması ve benden kaçmaması yeter bana.
nasıl olsa, güneş her gün yeniden doğarken hem benim hem de onun yanına uğruyor.
onunla benim aramda ancak bir günlük yol varken, öyleyse hiç uzak olur mu ?
üstelik evrenin yaratıcısını tanıma duygusu da bizi birleştirmekte; bu yaklaşım bana yeter de artar bile, ben daha fazlasını istemiyorum.. "
( ibni hazm - güvercin gerdanlığı )
nasıl olsa, güneş her gün yeniden doğarken hem benim hem de onun yanına uğruyor.
onunla benim aramda ancak bir günlük yol varken, öyleyse hiç uzak olur mu ?
üstelik evrenin yaratıcısını tanıma duygusu da bizi birleştirmekte; bu yaklaşım bana yeter de artar bile, ben daha fazlasını istemiyorum.. "
( ibni hazm - güvercin gerdanlığı )
23 Aralık 2010 Perşembe
ikili yalnızlık
Bir köpek kadar sadıktı yalnızlık
Bedenine hapsedip beslemişsin
Ayrılmıyor kapından
Ben, sendeyken bile
Yalanlar bir kedi kadar nankör
Yalnızlığım senin ki kadar karanlık
Bir çocuk kadar korkak gerçekler
Sonu gelen bir film aşk
Eksik bir senaryo elimde
Koca sahne önümde
Sırt çevirmiş birbirimize
Aşkı oynuyoruz
Suflör yok, izleyici yok
Bilen yok, ses yok
Sahte havada uçuşan iki kelime
“Seni seviyorum”
Bir çocuk kadar korkak olma
Söyle
Azat edeyim seni
Yalnızlığına
Benli bir yalnızlık sana göre değil
Sahte sevgiler de bana
Nankör olmasın yalanlar
Korkmam gerçeklerden
Sende korkma
Suskunluğunu boz ve söyle
Yorma geçen zamanı
Azat edeyim seni yalnızlığına
Beni sessizliğe
geri kalan herşeyi boşluğa
üç noktaya...
Çiğdem Taş
isim\siz
Aslında seni tanıyorum
Ben doğmadan çok önce karşılaştık
O zamanlar sen yediği ekmek kırıntılarını kuşlara bırakan küçük bir çocuktun
Bense sapanınla attığın taşlardan biriyle vurulan minik bir kuş
Sonra içine oturan hüzün oldum
Anlayamazdın
Çocuktun
İlk tanışmamız böyle olmuştu
Sonrasında defalarca karşılaştık seninle
Bayramda çaldığın kapılardan birini açan bir kadının sunduğu bayram sevinciydim
Bayramlar bitti
Büyüdün
Yoruldun
Anladın
Bir gün yürüdüğün yolda sana çarpıp özürleri azına tıkanan bir kadın vardı ya o bendim
Acelen vardı bana gidiyordun
Konuşmamıza fırsat vermedin
Ama
Sonrasında defalarca karşılaştık yine seninle
Ben doğmadan çok önce
Gizli günahlarıydım beni tanıdığını sanan adamların
Yalanladım
Çünkü doğruydu yokluğum
Yoktum
Daha doğmamıştım bile...
Çiğdem Taş
23 .06. 2009
günlüğümden seçme derlemeler
I.
Canım leblebi tozu istedi bide yerken o tozu püskürtecek bir surat. Hadi kap bir leblebi tozu da gel sevgili. Yere saçılan yalanlarla oynar oyalanırız biraz. “Kocaman kadın oldun” deyip kestirip atma beni sakın. Çocuk olmaya ihtiyacım var bu gece. Biliyor musun? Çocukların şüpheleri olmaz, her şeye inanırlar. Çocuk olup sana inanmak istiyorum.
Yoksa bu şüpheli kadın hallerimle sana inanmam. O yüzden uzatmada oyuncak arabalarını da al gel. Birlikte istediğin galeriyi kuralım. Biliyor musun? İmkansız kavramı çocuklar için yok. Çünkü anlayabilecekleri bir kavram değil. Bu sebepten evcilik oynayabiliriz seninle. Sen baba ol ben anne. Bizim Hasibe bebekte çocuğumuz olsun ama adını Eylül koyalım. Şimdi sen oğlun olsun da istersin. Benim erkek oyuncak bebeğim yok. Ama şu yanakları kokulu lahana bebeğimin pembe saçlarını kesersek bir oğlumuz da olabilir. Onunda adını sen koy. Sıkılınca evciliği bırakıp başka oyunları da oynayabiliriz hem. Büyükler gibi ayrılmamıza gerek kalmaz.
II.
Bugün uçurtma uçurdum yedi yaşında yeni tanıştığım bir arkadaşımla. Ona öyle imrendim ki anlatamam. Tek düşüncesi daha da yukarı uçurabilmekti uçurtmasını. Ve tek korkusu ipin kopup uçurtmanın kaybolmasıydı. Oda ben gibi Fenerbahçeliymiş az buçuk futbol muhabbeti de yaptık. “Abla be futbolu seven kız olur mu hiç” demesin mi bana. Olur dedim niye olmasın bir gün yine karşılaşırsak ve bi futbol topu olursa yanımızda tek kale bir maç bile yaparız seninle dedim. Beni yeneceğinden emin emin hınzırca “Ama kaybedersen üzülmek yok” dedi ve gülümsedi. Biliyor musun? Sırf o masum gülümsemeyi yakalamak için dudaklarımda çocuk olabilirdim bugün.
III.
Hım yeri gelmişken bana verdiğin sözleri unutma sakın. Bulutların arasında uçacaktık seninle, ayaklarımız yere bastığında da bir sürü fotoğrafımı çekecektin.
Bir şey soracağım. Sen hiç küçükken babanın eşyalarını giydin mi? ben anneminkileri giyip makyaj yapardım kendime birde kahve rengi topuklu ayakkabıları vardı annemin önden fiyonklu. Onları giyip merdivenlerden yuvarlanmıştım. Ama kanayan burnuma dirseklerime değil. Annem yüzümü yıkadı diye çıkan makyajıma ağlamıştım.
Biliyor musun? bir tek çocukların şüpheleri olmaz. Bu yüzden artık masum gülümsemiyorum.
Çiğdem Taş
Canım leblebi tozu istedi bide yerken o tozu püskürtecek bir surat. Hadi kap bir leblebi tozu da gel sevgili. Yere saçılan yalanlarla oynar oyalanırız biraz. “Kocaman kadın oldun” deyip kestirip atma beni sakın. Çocuk olmaya ihtiyacım var bu gece. Biliyor musun? Çocukların şüpheleri olmaz, her şeye inanırlar. Çocuk olup sana inanmak istiyorum.
Yoksa bu şüpheli kadın hallerimle sana inanmam. O yüzden uzatmada oyuncak arabalarını da al gel. Birlikte istediğin galeriyi kuralım. Biliyor musun? İmkansız kavramı çocuklar için yok. Çünkü anlayabilecekleri bir kavram değil. Bu sebepten evcilik oynayabiliriz seninle. Sen baba ol ben anne. Bizim Hasibe bebekte çocuğumuz olsun ama adını Eylül koyalım. Şimdi sen oğlun olsun da istersin. Benim erkek oyuncak bebeğim yok. Ama şu yanakları kokulu lahana bebeğimin pembe saçlarını kesersek bir oğlumuz da olabilir. Onunda adını sen koy. Sıkılınca evciliği bırakıp başka oyunları da oynayabiliriz hem. Büyükler gibi ayrılmamıza gerek kalmaz.
II.
Bugün uçurtma uçurdum yedi yaşında yeni tanıştığım bir arkadaşımla. Ona öyle imrendim ki anlatamam. Tek düşüncesi daha da yukarı uçurabilmekti uçurtmasını. Ve tek korkusu ipin kopup uçurtmanın kaybolmasıydı. Oda ben gibi Fenerbahçeliymiş az buçuk futbol muhabbeti de yaptık. “Abla be futbolu seven kız olur mu hiç” demesin mi bana. Olur dedim niye olmasın bir gün yine karşılaşırsak ve bi futbol topu olursa yanımızda tek kale bir maç bile yaparız seninle dedim. Beni yeneceğinden emin emin hınzırca “Ama kaybedersen üzülmek yok” dedi ve gülümsedi. Biliyor musun? Sırf o masum gülümsemeyi yakalamak için dudaklarımda çocuk olabilirdim bugün.
III.
Hım yeri gelmişken bana verdiğin sözleri unutma sakın. Bulutların arasında uçacaktık seninle, ayaklarımız yere bastığında da bir sürü fotoğrafımı çekecektin.
Bir şey soracağım. Sen hiç küçükken babanın eşyalarını giydin mi? ben anneminkileri giyip makyaj yapardım kendime birde kahve rengi topuklu ayakkabıları vardı annemin önden fiyonklu. Onları giyip merdivenlerden yuvarlanmıştım. Ama kanayan burnuma dirseklerime değil. Annem yüzümü yıkadı diye çıkan makyajıma ağlamıştım.
Biliyor musun? bir tek çocukların şüpheleri olmaz. Bu yüzden artık masum gülümsemiyorum.
Çiğdem Taş
bir duvara yaslı geçiremezdim ya ömrümü
"Ne istediğinizi bilerek mi attınız sanki adımlarınızı. O bana adım adım gelirken, hep geriye adım attım. Duvara yaslandığımda anladım ki sadece ileri adım atabilirdim. Bir duvara yaslı geçiremezdim ya ömrümü..."
Çiğdem Taş
'e' için
Ben bir ağaç gövdesiyim
Sense dallarımdan sadece biri
Sen kırıldın diye ben ölemem ki
Filizlenip, dallanır budaklanırım yeniden
Toprak Aşk'tır
Ne köklerim küser aşk'a
Ne de sen kırıldın diye ben yanarım.
Kendini fazla büyütme nazarımda
Ne de olsa ikimizin de sonu T O P R A K değil mi?
ÇiğdemTaş
Sense dallarımdan sadece biri
Sen kırıldın diye ben ölemem ki
Filizlenip, dallanır budaklanırım yeniden
Toprak Aşk'tır
Ne köklerim küser aşk'a
Ne de sen kırıldın diye ben yanarım.
Kendini fazla büyütme nazarımda
Ne de olsa ikimizin de sonu T O P R A K değil mi?
ÇiğdemTaş
kendini sende kaybetmiş bir kadın
Bir an damarlarımda kan yerine dolaşıyorsun sandım
Dudaklarımdan başlayıp
Yüreğime inen
Ve her atışında
Bütün vücudumu dolaşıp dolaşıp yine yüreğime gelen
Her gittiğinde döneceğini bilecekmiyim kadın
Ve her öldüğünde
Ve her öldüğümde
Beni dudaklarımdan öpüp dirilteceğini
Seni dudaklarından öpüp dirilteceğimi
Ateşe koşan kutsal kitapları yakıp
Kendi kutsal kitabımızı yazacağımızı
İkimizin aslında bir ettiğini
Ve iki diye bir sayının
Sen olmadan asla var olmayacağını...
Tüm masalların aslında mutlu sonla bittiğini
Tanrının insanların gözyaşlarıyla beslendiğini
Ve buna inanacak kadar çocuk olduğumuzu
Hangi masum renkte kaybettik bekaretimizi
siyah mı...
beyaz mı...
Hangisinde sevgili...
İnsan kendi gözyaşında çürür mü?
Çürüdü gözlerimiz
Birbirimize bakıp, ıslanan iki pencerede...
Sana çıplak geleceğim
Kadınlığımı atıp üzerimden
Sonra
başlayacağız yazmaya
Var gücümüzle acıyarak
Siyahı beyaza katarak
Melekleri ağlatıp
Cenneti yakacağız
Cehennemi tanrının ellerini kırıp kazıyacağım
Tanrıyı sen vuracaksın
Ben gömeceğim!
Temize çekeceğiz işte o zaman aşk’ı
İkimiz bir olacağız
Tanrı için ağlamayacağız
Dua etmeyeceğiz
Masalların mutlu sonla bitmesini beklemeyeceğiz
Göründüğü kadar masum olmayan renklerde bekaret aramayacağız
-ama-
Tanrı bir gün dirilip
Kayıp Düşler Atlasını yakıp
İntikamını alacaktır bizden
Seni cennetine
Beni cehennemine atıp
Çürüyen gözlerimizi
Söküp alacaktır yerinden
Ama zamanımız varken sevgilim
Yüreğime in
Dudaklarım yeni renkler doğuracak sana
İşte o zaman
Büyük bir hayretle
Çürümüş gözlerini kapayıp
Lal kesileceksin
Başladığımız yere geri döndüreceksin bizi
Bunca günah
Bunca acı
Renklerimiz
Bu lanet...
Siyah
Sevgilim
Öldür beni
–ama-
Renklerim sende kalsın.
Gökay Birkan Sucaklı || Çiğdem Taş
oysa istedim anne olmayı
sol yanıma verilen hasar
kronik bir hastalık gibi tekrarlarken
masum tek rengimizin kalmadığını sana hatırlatmayı borç bildim ben!
yaralı kadın koleksiyonu yapan bir adam yalnızlığı kadar gerçek bir iftira gibi sindim kokuna. saç tellerine kadar acıdın. sana çok yalan söyledim sende tuttun en çok seni sevdiğime inandın. yerleşi verdin sağ yanağımdaki oyuğa. yıkım emri verilmiş bir gülümsemeyle gelirsem bir gün dudaklarına geri çevir. bilmezmisin benim ülkemde gecekondular insanlar içindeyken üzerine yıkılır. küçük kız çocukları maden ocaklarında kaybeder renkli tokalarını. babası ölen her kız orospudur!damgasını elime alıp çıksam lehine çevirirsin bu durumu.
harita üzerinden bir şehir seçer aklını bende bırakır gidersin.anıların konuşulduğu bir çilingir sofrasında iki kadeh bir şeyler atarken, ayrı kül tablolarında söndürülen sigara izmaritlerine benzetirim ikimizi. ruhunu tatmin etmeyen kadınlarla bedenini tatmin etmeye çalışır tatmin olmaz ama sönersin.
bense anneme küfürler yağdırırım.
benim tek sorunum ne biliyormusun? iyi pilav yapamıyorum.
bu yüzden bir nikah cüzdanım olmayacak.
doğum kontrol haplarıyla geçirdiğim seneleri de eklersek anne olamayacağım.
bir şeye ihtiyacın olursa bileyim demiştin.
oysa ben giderken söylediklerinin yalan mı gerçek mi olduğunun hesabını bile yapamadım.
bil sıkıldım yalnızlıktan sana ihtiyacım var gibi gibili cümleler kurmadan önce hesaplarmısın
saygının sevgine oranı neydi? soruya odaklan çocuk aşk kafanı karıştırmasın.
'hesap işleri kadınlarındır' derdi tanıdığım tatlı bir hatun. bir şey çıkacağından değil öylesine kazınmış kazı kazan kartı kazır gibi şansımı denedim. şayet bir kaç soru satırıyla bedava bir aşk'ta oturma lüksü verilseydi
yukardakine derdim ki
erkeği sarhoş yaratsaydın n'olurdu sanki.
Çiğdem Taş
kronik bir hastalık gibi tekrarlarken
masum tek rengimizin kalmadığını sana hatırlatmayı borç bildim ben!
yaralı kadın koleksiyonu yapan bir adam yalnızlığı kadar gerçek bir iftira gibi sindim kokuna. saç tellerine kadar acıdın. sana çok yalan söyledim sende tuttun en çok seni sevdiğime inandın. yerleşi verdin sağ yanağımdaki oyuğa. yıkım emri verilmiş bir gülümsemeyle gelirsem bir gün dudaklarına geri çevir. bilmezmisin benim ülkemde gecekondular insanlar içindeyken üzerine yıkılır. küçük kız çocukları maden ocaklarında kaybeder renkli tokalarını. babası ölen her kız orospudur!damgasını elime alıp çıksam lehine çevirirsin bu durumu.
harita üzerinden bir şehir seçer aklını bende bırakır gidersin.anıların konuşulduğu bir çilingir sofrasında iki kadeh bir şeyler atarken, ayrı kül tablolarında söndürülen sigara izmaritlerine benzetirim ikimizi. ruhunu tatmin etmeyen kadınlarla bedenini tatmin etmeye çalışır tatmin olmaz ama sönersin.
bense anneme küfürler yağdırırım.
benim tek sorunum ne biliyormusun? iyi pilav yapamıyorum.
bu yüzden bir nikah cüzdanım olmayacak.
doğum kontrol haplarıyla geçirdiğim seneleri de eklersek anne olamayacağım.
bir şeye ihtiyacın olursa bileyim demiştin.
oysa ben giderken söylediklerinin yalan mı gerçek mi olduğunun hesabını bile yapamadım.
bil sıkıldım yalnızlıktan sana ihtiyacım var gibi gibili cümleler kurmadan önce hesaplarmısın
saygının sevgine oranı neydi? soruya odaklan çocuk aşk kafanı karıştırmasın.
'hesap işleri kadınlarındır' derdi tanıdığım tatlı bir hatun. bir şey çıkacağından değil öylesine kazınmış kazı kazan kartı kazır gibi şansımı denedim. şayet bir kaç soru satırıyla bedava bir aşk'ta oturma lüksü verilseydi
yukardakine derdim ki
erkeği sarhoş yaratsaydın n'olurdu sanki.
Çiğdem Taş
alt tarafı bir çiklet ne kadar çiğnenebilir ki
Halka açık yerlerde sakız diye dağıtıyorlar ‘Seni Seviyorum’ları. Çilekli mi istersin, damla aromalı mı? dedi.
Dilime dolayacak hiç halim yoktu ezbere bilinen yalanları ama gene de ver cebimde dursun dedim aldım. Uzaklaştım oradan. Ama ne kadar gidersem gideyim bir yerlerde balon yapıp patlatıyorlardı aynı sözleri. Buram buram nane, buram buram çilek, buram buram yalan kokuyordu her yer.
Ama bilirsiniz alt tarafı bir çiklet ne kadar çiğnenebilir ki!
Çıkardım cebimden denize fırlattım. Ardından "aldanma deniz seni sevmiyorum" diye bağırdım. Sonra biraz güldüm kendime.
Çiğneseydim aroması biraz damağımı oyalardı, kokusu burnumu.
Peki ya çürüdüğünde!
Güldüm
Alt tarafı bir çiklet ne kadar çiğnenebilir ki!
02:12 02.06.09
Çiğdem Taş
seni terk etmek için zamanım var
içim kırık bir vals içim iki ucu boklu deynek
ne yapmalı? şarkılara asılıp yıldızlara göz mü kırpmalı, ağlamalı sokaktaki bacağı olmayan ite hatta ota boka ağlamalı. Bazen beni hastanede karıştırdıklarını düşünüyorum annem Çingene ya da bir fahişe olmalı. bir yargının başlangıcı olabilirdi belki bu neyse ki benden başka kimse böyle düşünmüyor. Toplum içinde düzgün sakız çiğnemeyi öğrenirsem kimsede düşünmeyecek. Sen düşünürsün, sen beni, kadın bedenlerini ezbere bilirsin, parmakların haritadan ülke seçer gibi gözün kapalı ten seçer kendini temize çekersin. rica etsem gürültüsüz yapar mısın bu işi amelin beni kusturuyor. sonra iğreniyoruz özlediğimizi her söylediğimizde dokunduğumuz yerlerden.
Sen, bana yara’mışsın. dokunduğun yerden kabuk tutar yalnızlığın, ben kanarım ’sana bir şey olmaz. Olmasında zaten.. Yerüstünde onlarca cümle can çekişirken yeraltına saklan onlar gibi yap, onlar gibi ol senlerce boş beden senlerce boş adım atmaktan düşmüş irkilmiş ama düşmeye devam eden kadın, adam, sürüngen...devam edemeyeceğim ağzı bozuk kadınlara bağışladım küfürlerimi dilimin ucuna kadar geldi adın vakit tam da dudaklarına düşme vakti.. de zaman bize uymaz uyduramam istesem de olmaz. Bi sen istersen olur. İçinde istemek geçen bir cümle kurmak parmaklarınla yasaklanmıştı dudak uçlarımda ki sen beni görmezdin kördün ben sana bakardım saklardın yalan söylemezdin bende saklamazdım üstü açık sevişirdim mesela sonra pis fahişe desinler diye insanların gözlerinin içine bakardım. Demezlerdi hatta gülümserlerdi sever gibi yaparlardı benden mutlu olmamı beklerdiler. Olurdum mutlu. Gözüm kapalı ağlar içime yas olur akardın. Ben en çok sana susardım. Ben en çok seni severken güzeldim. Ben en çok...
**
Saçlarıma pembe panjur takan adamı bir şiirle vurdular daha 31 yaşındaydı aklımda onunla yaşlanmak vardı. Çay demler fesleğenlere su verir saçımı öper ne zaman dokunsam ağlayacakmış gibi bana bakardı.o herkese öyle bakardı bir bana öyle bakmazdı bir bana öyle baksın isterdim.. ağzıma acı kelimeler çalar gözlerini kapar bana öyle sarılırdı. O an aklından ne geçerdi hangi kadın resmi ona bilinç altından gülümserdi bilmezdim. Önemli de değildi zaten. Benim ne hissettiğimin önemi yoktur ucuz fiyata hayaller peydahlar seyyar tezgahta gülüşlerimle pazarlarım.. bir adam çelme takar yalnızlığa düşerim bi adam kolumdan tutar kalktım sanır yerde can çekişirim bir adam gülüşümü tekmeler ağlamam hırstan içimi kemiririm bi adam daha gelir derken o kadar çok adam gelir ki bu sahneye boktan bir film olur çıkar hayatım. İşin kötüsü ben figüranlarda dahil hepsini severim.
Koluma şizofren ve sapık bir kelebek konar ona bakar ‘ kelebek s.ktir git lan’derim. Ayağıma sakız yapışır çıkarır saçlarıma yapıştırırım. Sevdiğim adamların hepsi aynı gün ölsün isterim. Göreyim isterim hepsini hiç değilse ‘senede bir gün’ olmaz görmem yukardan ayarlı bu işler benim kaderim yok senin varsa onu birlikte yaşayabilir miyiz?
Pekala yaşarız. Sen salonda yatar sabahları ben uyanmadan çeker gidersin ben eve sarhoş dönerim beni banyoya sokar bir güzel yıkar saçarımı tarar yüzüme güzelce bi bakar okkalı bir küfür edersin. Saçımı sen boyamazsın, üst katta oturan karısını döven adam boyar. Kıskanmazsın hiç... başka bir kadının saç teli vücudundan akar. neyse kalsın bu gece hepsi kalsın.
..şimdi en çok avuçlarına ihtiyacım var!
Çiğdem Taş
ne yapmalı? şarkılara asılıp yıldızlara göz mü kırpmalı, ağlamalı sokaktaki bacağı olmayan ite hatta ota boka ağlamalı. Bazen beni hastanede karıştırdıklarını düşünüyorum annem Çingene ya da bir fahişe olmalı. bir yargının başlangıcı olabilirdi belki bu neyse ki benden başka kimse böyle düşünmüyor. Toplum içinde düzgün sakız çiğnemeyi öğrenirsem kimsede düşünmeyecek. Sen düşünürsün, sen beni, kadın bedenlerini ezbere bilirsin, parmakların haritadan ülke seçer gibi gözün kapalı ten seçer kendini temize çekersin. rica etsem gürültüsüz yapar mısın bu işi amelin beni kusturuyor. sonra iğreniyoruz özlediğimizi her söylediğimizde dokunduğumuz yerlerden.
Sen, bana yara’mışsın. dokunduğun yerden kabuk tutar yalnızlığın, ben kanarım ’sana bir şey olmaz. Olmasında zaten.. Yerüstünde onlarca cümle can çekişirken yeraltına saklan onlar gibi yap, onlar gibi ol senlerce boş beden senlerce boş adım atmaktan düşmüş irkilmiş ama düşmeye devam eden kadın, adam, sürüngen...devam edemeyeceğim ağzı bozuk kadınlara bağışladım küfürlerimi dilimin ucuna kadar geldi adın vakit tam da dudaklarına düşme vakti.. de zaman bize uymaz uyduramam istesem de olmaz. Bi sen istersen olur. İçinde istemek geçen bir cümle kurmak parmaklarınla yasaklanmıştı dudak uçlarımda ki sen beni görmezdin kördün ben sana bakardım saklardın yalan söylemezdin bende saklamazdım üstü açık sevişirdim mesela sonra pis fahişe desinler diye insanların gözlerinin içine bakardım. Demezlerdi hatta gülümserlerdi sever gibi yaparlardı benden mutlu olmamı beklerdiler. Olurdum mutlu. Gözüm kapalı ağlar içime yas olur akardın. Ben en çok sana susardım. Ben en çok seni severken güzeldim. Ben en çok...
**
Saçlarıma pembe panjur takan adamı bir şiirle vurdular daha 31 yaşındaydı aklımda onunla yaşlanmak vardı. Çay demler fesleğenlere su verir saçımı öper ne zaman dokunsam ağlayacakmış gibi bana bakardı.o herkese öyle bakardı bir bana öyle bakmazdı bir bana öyle baksın isterdim.. ağzıma acı kelimeler çalar gözlerini kapar bana öyle sarılırdı. O an aklından ne geçerdi hangi kadın resmi ona bilinç altından gülümserdi bilmezdim. Önemli de değildi zaten. Benim ne hissettiğimin önemi yoktur ucuz fiyata hayaller peydahlar seyyar tezgahta gülüşlerimle pazarlarım.. bir adam çelme takar yalnızlığa düşerim bi adam kolumdan tutar kalktım sanır yerde can çekişirim bir adam gülüşümü tekmeler ağlamam hırstan içimi kemiririm bi adam daha gelir derken o kadar çok adam gelir ki bu sahneye boktan bir film olur çıkar hayatım. İşin kötüsü ben figüranlarda dahil hepsini severim.
Koluma şizofren ve sapık bir kelebek konar ona bakar ‘ kelebek s.ktir git lan’derim. Ayağıma sakız yapışır çıkarır saçlarıma yapıştırırım. Sevdiğim adamların hepsi aynı gün ölsün isterim. Göreyim isterim hepsini hiç değilse ‘senede bir gün’ olmaz görmem yukardan ayarlı bu işler benim kaderim yok senin varsa onu birlikte yaşayabilir miyiz?
Pekala yaşarız. Sen salonda yatar sabahları ben uyanmadan çeker gidersin ben eve sarhoş dönerim beni banyoya sokar bir güzel yıkar saçarımı tarar yüzüme güzelce bi bakar okkalı bir küfür edersin. Saçımı sen boyamazsın, üst katta oturan karısını döven adam boyar. Kıskanmazsın hiç... başka bir kadının saç teli vücudundan akar. neyse kalsın bu gece hepsi kalsın.
..şimdi en çok avuçlarına ihtiyacım var!
Çiğdem Taş
bay hayal
Gülesim var
Kahkalarım eşliğinde hayalinle vals sonra
İyi de vals yapmayı bilmiyorum ki ben
Canım sıkılmış benim belli
Hangi yanına saldırsam olmayacak bu gece
Senle uğraşmayı bırakmalı mıyım ne?
Ama olmaz uğraşmalıyım, bu benim tek uğraşım
Sen yoksan ben niye oynaşayım şarkılarla
Tek satır yazmam valla kalkıp gidersen
Uslu bir hayal ol otur karşımda ben ne istersem ona dönüş bu gece
Gerçeğinin yapamayacağı şeyleri anca hayalin yapar
Ona bol bol cesaret yazdım, gururunu sildim
Biraz ilham al hayalinden
Ünlemlerle dürtüp durma beni bakışlarına kesme işaretleri koyma
Kaldır noktalama işaretlerini aramızdan
Notalar olsun bu gece sadece aramızda ritimler en güzel şarkılar
Bilmediğimiz dansları edelim sabahlara kadar
Aaaaa ver silgimi lütfen müdahale etme yazdıklarıma
Silme, demin beni ne çok sevdiğini söyledin gözlerinle, gördüm
İçime dokundun
İzi hala içimde
Aaa dedim ama çekme elimi nereye götürüyorsun beni
Ne güzel bir oda
Ha ha sana bak, birde bana, nasıl aynalar bunlar
Sen olmuşsun Romeo, ben olmuşum Juliet
Off beğenmedim ben bu aynaları kaçır beni buradan götür en maviye
Orası neresi mi?
Banane sen bul işin ne?
Bulamadın demi arama arama yok öyle bir yer.
Var ama görmen için beni çözmen gerekiyor bay hayal
Ama oda zor be
Gel biz seninle vals yapmaya devam edelim
Uğraşmayalım abidik gubidik şeylerle
Ya da al kumandayı geç televizyon karşısına sabaha kadar saçma programları izle
Evet evet gerçeğin yanımda olsa aynen bunu yapardı Kumanda sende bay hayal
Ben uyumaya gittim
Bye bye
29.01.09
Çiğdem Taş
parmaklarım sancıyor
Parmaklarım sancıyor
Sana dair kelimeler doğurmayacaklar temiz sayfalara
Doğanları içimde bırakacağım
Yalnızca beni öldürsünler diye!
Aşk bana hiç yakışmıyorSaçlarımı dağıtıyor
Rimelimi akıtıyor
Gülemiyorum
Gözlerim bir boşlukta yuvarlanıp gidiyor
Beynimde binbir düşünce
Kendini renkten renge boyuyor
İçimdeki çocuk
"Ben büyüdüm artık, sen ne biçim bir kadınsın" deyip beni terkediyor.
İçim acıyor
Susuyorum
Daha gözden kaybolmadan
Yeşil ışıkta kendini yola atıyor
Çocuk yanım
Üzerinden arabalar geçiyor
Kaldırımlar acı kokuyor
Umursamıyorum
"Nasıl olsa beni terketti"
Deyip geçiyorum um-arsız
Bacağım bir hüzne takılıyor
Çorabımın umudu kaçıyor
Sökülüp yırtılıyor
İnsanlar bacaklarıma bakıyor
Görmemezlikten geliyorum
Cevap veremediğim
Sorular işitiyorum
... ?
... ?
... ?
sus kalıyorum
Ah be adam yalancısın
"Aşk sende güzel" diyorsun
Bendeki aşkı imrenen
Kıskanan
Hiç bir vitrinde bulamayan
Kadınlara
Umut dağatıyor
Arsız gülümsüyorsun
Giydiğime bakma
Etiketini sökmedim henüz
Hiç bir lekede bulaştırmadım
Yarın teslim edeceğim sana
Umut verdiğin kadınlara
Arsız gülüşlerinle sunasın diye
Bedenime uyan bir kadın vücudu bulursun elbet
Yapıştırırsın aşk'ı onun kıvrımlarına
Aynı yalana devam sonra
"Aşk sende güzel"
Çiğdem Taş|01.04.09
BenMevsimi
Uyuyamıyorum!
Makasla kesiyorum anıları çoğalıyorlar, birken iki ikiyken üç..
Şüphe ve kıskançlık yiyip bitiriyor ruhumu.
Bir bedenden fazlası olamıyorum.
Hayır olmaz!bu gece değil.
Yarın değil.
Dün değil-di.
Organlarım yapışıyor birbirine, çürüyorum.
Dilimdeki küfürler dişlerimi kesti.
Şimdi;
Soruyorum sana
Ağzı kan kokan bir kadın'ı sever misin?
07/09/09
BenMevsimi|ÇiğdemTaş
Makasla kesiyorum anıları çoğalıyorlar, birken iki ikiyken üç..
Şüphe ve kıskançlık yiyip bitiriyor ruhumu.
Bir bedenden fazlası olamıyorum.
Hayır olmaz!bu gece değil.
Yarın değil.
Dün değil-di.
Organlarım yapışıyor birbirine, çürüyorum.
Dilimdeki küfürler dişlerimi kesti.
Şimdi;
Soruyorum sana
Ağzı kan kokan bir kadın'ı sever misin?
07/09/09
BenMevsimi|ÇiğdemTaş
severdim kırmızıyı dudaklarım öldürülmeden önce
Yer yer sağnak yağışlı o kadını da kurutu küresel sevdalar.
Şimdilerde donuk, soğuk yangınlar..
Çürümeyen bi’ doğrular
Ten çürüyor
Zaman çürüyor
Herkes sevilesi
Herkes biraz eksik
Geçtiğim şiirler / şairler
-de
Adım yokluk
Pragraflar intihar adıma
Sesler sus pus bir çığlık
Gölgeler ıslak
Kurak tene eksende biçemezsin bir sevda
Tohumların talan bahçesi gibi bende ki gönül
Elindeki adres doğru da
Ben yanlışım
Peki ya söylesene
Kim doğru?
Sen mi?
Ben mi?
‘O mu?
Bak 3.tekil şahıslar düştü yine satırlarıma
Silsem de kalır izi çizsem de
Zaten alıştım
İhraç fazlası insanlara tercih edilmeye!
Severdim kırmızıyı
Dudaklarım öldürülmeden önce
(D)üşüyorum şimdilerde
Bu kış çok sert geçecek belli!
Bahar da paklamaz beni
En iyisi yazı beklemek
"Hoşçakal
Dudaklarımın son katili.."
Çiğdem Taş | 05.09.2006
Şimdilerde donuk, soğuk yangınlar..
Çürümeyen bi’ doğrular
Ten çürüyor
Zaman çürüyor
Herkes sevilesi
Herkes biraz eksik
Geçtiğim şiirler / şairler
-de
Adım yokluk
Pragraflar intihar adıma
Sesler sus pus bir çığlık
Gölgeler ıslak
Kurak tene eksende biçemezsin bir sevda
Tohumların talan bahçesi gibi bende ki gönül
Elindeki adres doğru da
Ben yanlışım
Peki ya söylesene
Kim doğru?
Sen mi?
Ben mi?
‘O mu?
Bak 3.tekil şahıslar düştü yine satırlarıma
Silsem de kalır izi çizsem de
Zaten alıştım
İhraç fazlası insanlara tercih edilmeye!
Severdim kırmızıyı
Dudaklarım öldürülmeden önce
(D)üşüyorum şimdilerde
Bu kış çok sert geçecek belli!
Bahar da paklamaz beni
En iyisi yazı beklemek
"Hoşçakal
Dudaklarımın son katili.."
Çiğdem Taş | 05.09.2006
Papucumun Adamları
Havadandır bu halim değil mi? Sıkıntım akşamın çöküşündendir. Geçer değil mi gün doğunca. Öpte geçsin!
Aynalarla konuşmayı bırakmadım. Demin fark ettim de benim gözlerim hiç güzel bakmıyorlar. Bende kadınım oysa güzel bakmalı benimde gözlerim. Hani gözler kalbin aynasıydı. O kadar mı pas tutmuşum. Renkleri de güzel değil ama hala ağlayabiliyorum en azından bu iyi bir şey değil mi?
“Ağladığını, görmek nasıl isterdim bir bilsen, bir şarap açıp oturup dertleşmek, TSM dinlemek, yahut gitarım eşliğinde şiirler okuman vardı” dedi budai petrol prensi olmak isteyen bir adam. Mutlu oldum.
Kendine Müslüman olmayan insanların var olduğunu bilmek güzel. Sevdim o adamı. Senide unutuverdim.
Geçenlerde x şehrindeydim. Bilmediğim şehirlerin sokaklarında yürümeyi seviyorum. Çünkü onların sokaklarına tükürebiliyorum iğrençleşip. Hani küfür bile etmişliğim vardır yanımdan geçerken omzuma çarpan adamlara. Hoş adam denmez ya onlara.
“Ben zaten utanıyorum yaptığımdan sen millete nasıl anlatırsın yaa” diye telefonda bas bas bağıran kırmızı mantolu hafif kilolu siyah saçlı, çilli, az birazda dertli, bir kız geçti yanımdan. Kısa bir anda oldu hepsi. Sokakta bu sözleri benim gibi işiten herkes kızın biriyle yattığını anlamıştı. Tanımadığım insanları, bilmediğim şehirleri işte bu yüzden çok seviyorum. Her şey net, flu değil. Benim şehrimde sevişmek yasak.
İyi sır saklayan bir kadın, bir adam, birde yorgan bulursan. Sevişebilirsin. İşte o zaman kimse sana sadece arkadaşlarınla gezdiğin için O…. hakaretini etmez.
Derdim sevişmek değil. Bilin. Ben şimdi anlatamamışımdır. Siz başka anlamışınızdır. Boş verin.
Çok yağmur yağdı ben oradan dönerken. İlk defa ıslanmak istemedim ama sırılsıklam oldum. Yağmurları severdim ki ben hiç üşümezdim. Demek ki içim geçmiş benim senden diye düşünürken. Annesine sarılmış durak altındaki adam bıyık üstünden bana hınzırca sırıttı. Severim bıyığı olan adamları. Tüm adamlar bıyık bırakmalı. Ama sevmedim o adamı. Elimin tersindeyken ağzının ortasına yapıştırsam. Onu haklı çıkarırdım. Yapmadım. Hem olurda karnım acıkırsa bana köfte ekmek yapmazdı ki durağın yanındaki seyyar köfte arabası olan adamın babası.
Yersiz bir itirafta bulunayım mı? Bindiğim bütün otobüslerin muavinlerine aşık olurum ben. İnince geçer. Yüzüme yapışan saçları anlımdan çektim. Valizimi ona verdim, bagaja yerleştirdi. Önce ben bindim otobüse sonra o. Bana gülümsedi “Çay mı alırsın kahve mi meyva suyu mu vereyim?” dedi. Çay alayım dedim. Eee kibar adam kuru kuru içilmeyeceğini biliyor çayın “yanında kraker mi alırsınız kek mi” diye sordu. Toktum ama nezaketen kek aldım. Çantama attım. Biraz sonra geldi kolonya tuttu. Hiçte sevmem aslında ama aşığım ya uzattım elimi. Teşekkür ettim. Oysa bu hizmet otobüse binen herkese verilir. Bana özel değildir. Ve komik tarafı bu o adamın işidir. Yoksa kimse bana çiğdem çay mı içersin kahvemi alırsın yanında bir şey yer misin kolonya ister misin diye sormaya meraklı değildir. Beni geçtim, kimse kimseye sormaz. Nedendir bilinmez.
Ama ben diğer yolcuları yok sayar yolculuk boyunca aşık kalırım muavine sanki işi değilmiş gibi bana değer veriyormuş gibi hissederim. Kendimi kandırmanın güzel bir yolu gibi görünse de bu yaptığım değil. Değerden bahsettim, küçük ama iyi hissettiren mini anlardan. Hani şu yapmaktan kaçtığınız, çekindiğiniz, yapsanız ölürsünüz sandığınız şeylerden.
Farklı bir çekimin enkazı değil miyiz hepimiz. İnsanlar! Bilmediğiniz bir şey var. Ben kendim seçtim üzerime yıkılan duvarları. Hepsi maviydi, ne hoş değil mi? Bilmediğiniz şeye gelince.
Kiminiz seçemediniz duvarlarınızı, kiminizin vakti bile yoktu olanı biteni anlamaya. Kiminiz olay mahallinde can çekişmeyi seçtiniz. Kiminiz kaçtınız, kiminiz yüzleştiniz. Kiminizde kendinizden vazgeçtiniz, önünüze ne konduysa onu yediniz sevdiğiniz yemeği elinizin tersiyle ittiniz. Ben şanslıyım bilin.
Ne yaşadıysam kendi istediğim gibi yaşadım. Üzerime yıkılan duvarları bile ben seçtim. Üstelik maviydiler, düş mavisi. Oysa bende çocuktum benimde annem ve babam vardı, beni seven iyiliğimi düşünen. Onların istedikleri duvarlara yaslanmadım. Anladılar beni. Kızmadılar bana, baskı yapmadılar. Başıboş bırakılmak değil bu gerçek sevgi saygı gerçek aile kavramı. Bana sev kızım dediler. Birilerini etiketleri yüzünden aşağıla, ayıpla, dışla, incit kızım demediler. Yasaklar koymadılar bende yanlış hiçbir şey yapmadım. Keşke herkesin anne ve babası benim annem babam gibi olabilse. Üzülüyorum ben sokaksız evlere, gözsüz kadınlara, çocuğu olmayan babalara, annesiz çocuklara… Ailesi olup da çocuklarını istedikleri şekiller doğrultusunda yontmaya çalışırken yanlış yapan insanlara. Sobalı evlerde büyütülen çocukların anne babalarını kaloriferli evlerine sığdıramayışlarına.
Ben şanslıyım bilin. Sözde bir kadın olup çıkamıyorum. Gerçeğim. Ama hep sözde adamları severim. Daha cazip gelirler farklı bir cazibeleri vardır her birinin.İki onluk bir birlik yaşım ama çokça hayat gördüm. Çokça büyüdüm 4 yaşımda kocaman bir kadın oldum. Oynamadım yani acımı haykırmadım geçmişime sığınmadım ama geleceğin endişesine de kapılmadım hiç. Ben söz etmem acılarımdan kimseye. İşte bu yüzden de hiç keşke demedim.
Ve siz keşkelerle, öncelerle, sonralarla, ahlarla, vahlarla, boğuşurken, acınızı çekerken, geçecek buda geçecek diye kendinizi kandırırken. Ben geçtim hepinizden.
Geçtim derken bugün aynı asfalt yolun ters şeritlerinden geçtik o adamla. O adam ya biliyorsunuz sizde onu çok kereler satırlarıma sebep olan, okuduklarınızı bana yazdıran adam. Dokunmadan sevdiğim, hani dokunsam belki de beni sevecek adam. Yüzüne bile bakmadığım adam. Arkamdan en çok küfrü etmiş olan adam. Beni bir yerlerde görüp karşıma çıkmayan resmimi çeken sonra bana mail atan adam. Bir lif yırtılmasını 2 saat soluksuz anlatan adam. İlk kez aşık olduğum adam. Bakmayın ben herkese aşık olduğumu söylerim de aşkın aslının gizli olduğu adam bu adam. Yanında dikilsem yanında cüce gibi kalacağım adam. Hani siyah arabası olan, benim çok sevdiğim benden küçük olan. Ne diyordum ben bugün diyordum bugün aynı asfalt yolun ters şeritlerinden geçtik o adamla. Aynı şeritte olup gene isterdim üzerime araba sürmesini. Kısmet değilmiş bir daha ki sefere artık. Benden canıma kast edecek kadar nefret ediyorsa demek ki oda sevmiş beni. Eskiden sevilmiş olsanız bile birinin üzerinize arabasını sürerken bunu size hissettirmesi güzel şey. O şimdi daha iyi bir kadını seviyor. Ve ben onun adına mutluyum.
Okuyacak bunları biliyorum. Ruh hastası, deli, diyecek. Ama hoşuna da gidecek, çaktırmayacak. Sinirlenecek, küplere binecek. Sonra bana küfür edecek. Ama bil işlemiyor, kimi seversem seveyim, kimi seversen sev. Unutmam ki ben seni. Ama şimdi sen hala sana aşığım filan sanırsın. Yok paşam değilim de anılarıma saygımdan sana bu hürmetim, sevgim. Azarlansam da kapı önlerine gelişim bu yüzden estikçe aklıma. Yazarım böyle seni. Sen iyi bir dosttun ben sevmenin ayarını kaçırdım. Sen haklıydın ama bil bende haklıydım.
Neyse sıkıldım seni yazmaktan.
Sıkıldım senden diyebilmeli insan değil mi? Gitmek isteyince gitmeli.
Benden sıkıldım senden deyip gidemedi kimse. Ben gittim sıkıldıklarını anladığımda. İnsan aynı anda kaç kişiyi sevebilir. Bir iki üç dört beş altı yedi… Sever. Büyütmeyin öyle gözlerinizi. Ben de denedim oluyormuş. O yüzden artık kızmıyorum beni aldatan adamlara. Adamlara diyorum çünkü ben bir kez aldatılmadım birçok kez aldatıldım. O yüzden koymuyor, alışık olduğum bir duygu. Geçtiğim adamlar şimdi okuyup bir “vay bak sen” çekmişlerdir. Hiç birinin uğradığım ihanetlerden haberi yok. Hiç birini, diğer birine taşımadım kendimle. Olduğu yerde ihaneti bırakıp öyle sevdim her birinizi.
Ki siz acılarınızla geldiniz acılarınızla gittiniz benden çoğalarak.
Acınacak halde olan ben değil sizdiniz.
Zafer sarhoşluğunuzun üstüne bir kahve ısmarlamış gibi olmak istemezdim. Gerçek ve acı olan bu. kime göre bana göre. hı hı tamam ben ahmağım zaten. üzülmeyin siz. ben çocuk avutmasını iyi bilirim!
Yazdım ya bunları narsiste çıkartın adımı. Eminim yeni öğrenmişsinizdir onun anlamını. Ben seri üretilen bir malım sonuçta pek bir malım. Olsam ya prenses.Nede olsa östrajenin esiriyim ben feministimdirde.
Gidin Allah aşkına az ötede oynayın.
Bir adam bana demişti ki onu deyip susacağım.
“Tatlı bir adam değilim, ama sen güzel yazıyorsun. Belki bir gün adam olur bizi anlarsın. Hem belki bende kadın olur seni yazarım sen biranı açmış maç izlerken ya da bir fahişeyle sevişirken…kim bilir.”
Kediler hala sevişiyorlar tavan arasında, elimi yukarı vursam da anlamıyor ki meretler.
Gözlerim hala güzel bakmıyor, ne biçim kadınım ben!!!!
Çiğdem Taş
Not : Heves uğruna harcadığınız orospularınıza bir demet papatya gönderin bugün.
Aynalarla konuşmayı bırakmadım. Demin fark ettim de benim gözlerim hiç güzel bakmıyorlar. Bende kadınım oysa güzel bakmalı benimde gözlerim. Hani gözler kalbin aynasıydı. O kadar mı pas tutmuşum. Renkleri de güzel değil ama hala ağlayabiliyorum en azından bu iyi bir şey değil mi?
“Ağladığını, görmek nasıl isterdim bir bilsen, bir şarap açıp oturup dertleşmek, TSM dinlemek, yahut gitarım eşliğinde şiirler okuman vardı” dedi budai petrol prensi olmak isteyen bir adam. Mutlu oldum.
Kendine Müslüman olmayan insanların var olduğunu bilmek güzel. Sevdim o adamı. Senide unutuverdim.
Geçenlerde x şehrindeydim. Bilmediğim şehirlerin sokaklarında yürümeyi seviyorum. Çünkü onların sokaklarına tükürebiliyorum iğrençleşip. Hani küfür bile etmişliğim vardır yanımdan geçerken omzuma çarpan adamlara. Hoş adam denmez ya onlara.
“Ben zaten utanıyorum yaptığımdan sen millete nasıl anlatırsın yaa” diye telefonda bas bas bağıran kırmızı mantolu hafif kilolu siyah saçlı, çilli, az birazda dertli, bir kız geçti yanımdan. Kısa bir anda oldu hepsi. Sokakta bu sözleri benim gibi işiten herkes kızın biriyle yattığını anlamıştı. Tanımadığım insanları, bilmediğim şehirleri işte bu yüzden çok seviyorum. Her şey net, flu değil. Benim şehrimde sevişmek yasak.
İyi sır saklayan bir kadın, bir adam, birde yorgan bulursan. Sevişebilirsin. İşte o zaman kimse sana sadece arkadaşlarınla gezdiğin için O…. hakaretini etmez.
Derdim sevişmek değil. Bilin. Ben şimdi anlatamamışımdır. Siz başka anlamışınızdır. Boş verin.
Çok yağmur yağdı ben oradan dönerken. İlk defa ıslanmak istemedim ama sırılsıklam oldum. Yağmurları severdim ki ben hiç üşümezdim. Demek ki içim geçmiş benim senden diye düşünürken. Annesine sarılmış durak altındaki adam bıyık üstünden bana hınzırca sırıttı. Severim bıyığı olan adamları. Tüm adamlar bıyık bırakmalı. Ama sevmedim o adamı. Elimin tersindeyken ağzının ortasına yapıştırsam. Onu haklı çıkarırdım. Yapmadım. Hem olurda karnım acıkırsa bana köfte ekmek yapmazdı ki durağın yanındaki seyyar köfte arabası olan adamın babası.
Yersiz bir itirafta bulunayım mı? Bindiğim bütün otobüslerin muavinlerine aşık olurum ben. İnince geçer. Yüzüme yapışan saçları anlımdan çektim. Valizimi ona verdim, bagaja yerleştirdi. Önce ben bindim otobüse sonra o. Bana gülümsedi “Çay mı alırsın kahve mi meyva suyu mu vereyim?” dedi. Çay alayım dedim. Eee kibar adam kuru kuru içilmeyeceğini biliyor çayın “yanında kraker mi alırsınız kek mi” diye sordu. Toktum ama nezaketen kek aldım. Çantama attım. Biraz sonra geldi kolonya tuttu. Hiçte sevmem aslında ama aşığım ya uzattım elimi. Teşekkür ettim. Oysa bu hizmet otobüse binen herkese verilir. Bana özel değildir. Ve komik tarafı bu o adamın işidir. Yoksa kimse bana çiğdem çay mı içersin kahvemi alırsın yanında bir şey yer misin kolonya ister misin diye sormaya meraklı değildir. Beni geçtim, kimse kimseye sormaz. Nedendir bilinmez.
Ama ben diğer yolcuları yok sayar yolculuk boyunca aşık kalırım muavine sanki işi değilmiş gibi bana değer veriyormuş gibi hissederim. Kendimi kandırmanın güzel bir yolu gibi görünse de bu yaptığım değil. Değerden bahsettim, küçük ama iyi hissettiren mini anlardan. Hani şu yapmaktan kaçtığınız, çekindiğiniz, yapsanız ölürsünüz sandığınız şeylerden.
Farklı bir çekimin enkazı değil miyiz hepimiz. İnsanlar! Bilmediğiniz bir şey var. Ben kendim seçtim üzerime yıkılan duvarları. Hepsi maviydi, ne hoş değil mi? Bilmediğiniz şeye gelince.
Kiminiz seçemediniz duvarlarınızı, kiminizin vakti bile yoktu olanı biteni anlamaya. Kiminiz olay mahallinde can çekişmeyi seçtiniz. Kiminiz kaçtınız, kiminiz yüzleştiniz. Kiminizde kendinizden vazgeçtiniz, önünüze ne konduysa onu yediniz sevdiğiniz yemeği elinizin tersiyle ittiniz. Ben şanslıyım bilin.
Ne yaşadıysam kendi istediğim gibi yaşadım. Üzerime yıkılan duvarları bile ben seçtim. Üstelik maviydiler, düş mavisi. Oysa bende çocuktum benimde annem ve babam vardı, beni seven iyiliğimi düşünen. Onların istedikleri duvarlara yaslanmadım. Anladılar beni. Kızmadılar bana, baskı yapmadılar. Başıboş bırakılmak değil bu gerçek sevgi saygı gerçek aile kavramı. Bana sev kızım dediler. Birilerini etiketleri yüzünden aşağıla, ayıpla, dışla, incit kızım demediler. Yasaklar koymadılar bende yanlış hiçbir şey yapmadım. Keşke herkesin anne ve babası benim annem babam gibi olabilse. Üzülüyorum ben sokaksız evlere, gözsüz kadınlara, çocuğu olmayan babalara, annesiz çocuklara… Ailesi olup da çocuklarını istedikleri şekiller doğrultusunda yontmaya çalışırken yanlış yapan insanlara. Sobalı evlerde büyütülen çocukların anne babalarını kaloriferli evlerine sığdıramayışlarına.
Ben şanslıyım bilin. Sözde bir kadın olup çıkamıyorum. Gerçeğim. Ama hep sözde adamları severim. Daha cazip gelirler farklı bir cazibeleri vardır her birinin.İki onluk bir birlik yaşım ama çokça hayat gördüm. Çokça büyüdüm 4 yaşımda kocaman bir kadın oldum. Oynamadım yani acımı haykırmadım geçmişime sığınmadım ama geleceğin endişesine de kapılmadım hiç. Ben söz etmem acılarımdan kimseye. İşte bu yüzden de hiç keşke demedim.
Ve siz keşkelerle, öncelerle, sonralarla, ahlarla, vahlarla, boğuşurken, acınızı çekerken, geçecek buda geçecek diye kendinizi kandırırken. Ben geçtim hepinizden.
Geçtim derken bugün aynı asfalt yolun ters şeritlerinden geçtik o adamla. O adam ya biliyorsunuz sizde onu çok kereler satırlarıma sebep olan, okuduklarınızı bana yazdıran adam. Dokunmadan sevdiğim, hani dokunsam belki de beni sevecek adam. Yüzüne bile bakmadığım adam. Arkamdan en çok küfrü etmiş olan adam. Beni bir yerlerde görüp karşıma çıkmayan resmimi çeken sonra bana mail atan adam. Bir lif yırtılmasını 2 saat soluksuz anlatan adam. İlk kez aşık olduğum adam. Bakmayın ben herkese aşık olduğumu söylerim de aşkın aslının gizli olduğu adam bu adam. Yanında dikilsem yanında cüce gibi kalacağım adam. Hani siyah arabası olan, benim çok sevdiğim benden küçük olan. Ne diyordum ben bugün diyordum bugün aynı asfalt yolun ters şeritlerinden geçtik o adamla. Aynı şeritte olup gene isterdim üzerime araba sürmesini. Kısmet değilmiş bir daha ki sefere artık. Benden canıma kast edecek kadar nefret ediyorsa demek ki oda sevmiş beni. Eskiden sevilmiş olsanız bile birinin üzerinize arabasını sürerken bunu size hissettirmesi güzel şey. O şimdi daha iyi bir kadını seviyor. Ve ben onun adına mutluyum.
Okuyacak bunları biliyorum. Ruh hastası, deli, diyecek. Ama hoşuna da gidecek, çaktırmayacak. Sinirlenecek, küplere binecek. Sonra bana küfür edecek. Ama bil işlemiyor, kimi seversem seveyim, kimi seversen sev. Unutmam ki ben seni. Ama şimdi sen hala sana aşığım filan sanırsın. Yok paşam değilim de anılarıma saygımdan sana bu hürmetim, sevgim. Azarlansam da kapı önlerine gelişim bu yüzden estikçe aklıma. Yazarım böyle seni. Sen iyi bir dosttun ben sevmenin ayarını kaçırdım. Sen haklıydın ama bil bende haklıydım.
Neyse sıkıldım seni yazmaktan.
Sıkıldım senden diyebilmeli insan değil mi? Gitmek isteyince gitmeli.
Benden sıkıldım senden deyip gidemedi kimse. Ben gittim sıkıldıklarını anladığımda. İnsan aynı anda kaç kişiyi sevebilir. Bir iki üç dört beş altı yedi… Sever. Büyütmeyin öyle gözlerinizi. Ben de denedim oluyormuş. O yüzden artık kızmıyorum beni aldatan adamlara. Adamlara diyorum çünkü ben bir kez aldatılmadım birçok kez aldatıldım. O yüzden koymuyor, alışık olduğum bir duygu. Geçtiğim adamlar şimdi okuyup bir “vay bak sen” çekmişlerdir. Hiç birinin uğradığım ihanetlerden haberi yok. Hiç birini, diğer birine taşımadım kendimle. Olduğu yerde ihaneti bırakıp öyle sevdim her birinizi.
Ki siz acılarınızla geldiniz acılarınızla gittiniz benden çoğalarak.
Acınacak halde olan ben değil sizdiniz.
Zafer sarhoşluğunuzun üstüne bir kahve ısmarlamış gibi olmak istemezdim. Gerçek ve acı olan bu. kime göre bana göre. hı hı tamam ben ahmağım zaten. üzülmeyin siz. ben çocuk avutmasını iyi bilirim!
Yazdım ya bunları narsiste çıkartın adımı. Eminim yeni öğrenmişsinizdir onun anlamını. Ben seri üretilen bir malım sonuçta pek bir malım. Olsam ya prenses.Nede olsa östrajenin esiriyim ben feministimdirde.
Gidin Allah aşkına az ötede oynayın.
Bir adam bana demişti ki onu deyip susacağım.
“Tatlı bir adam değilim, ama sen güzel yazıyorsun. Belki bir gün adam olur bizi anlarsın. Hem belki bende kadın olur seni yazarım sen biranı açmış maç izlerken ya da bir fahişeyle sevişirken…kim bilir.”
Kediler hala sevişiyorlar tavan arasında, elimi yukarı vursam da anlamıyor ki meretler.
Gözlerim hala güzel bakmıyor, ne biçim kadınım ben!!!!
Çiğdem Taş
Not : Heves uğruna harcadığınız orospularınıza bir demet papatya gönderin bugün.
Rivayet
UYARI -okuyupta şiirin içinden kendine bir cümle seçmeyen bu şiiri bire bir yaşar-
Ansiklopedik bilgilere göre sevgilim
anason kokan cesetlerdik
dibine çay pisliği döktüğüm pembe petunyam
kelimelerini bir çingeneye giydir
rivayete göre bir çingene
ceviz ağacından bir tabut çakacak saçlarıma
patika saydığım kirpiklerinden düşüp irkileceğim
Tanrıyı sen öldüreceksin, ben gömeceğim!
Ayrı şeritlerde ters yöne hareket eden iki aracın bariyerleri aşıp
çaprışması kadar enteresan olacak gözlerimizin çakışması
frene basamadan çarpılacaksın
estetikli duyguların dikişleri açılacak
üstü kapalı bir sevişmede iltihap kapacak
takvim yaprağı arkasından doğmamış çocuklarına isimler bulacaksın
nikotin kokan ağzınla beni son kez öpüp gideceksin
ciğeri beş para etmez bir adamın hasretine gebe kalacak gün
sen gelene kadar kendi rahmini kemirecek yalanlar
hınçla adamı yırtılıp yalnız bırakılmış kadın resimlerini
rengi kırmızı olan herşeyi
Ve herşeyi
annesi olmayan çocuklara bağışlayacak dün
Ve sen tanrının ellerini kıracaksın!
-bu şiir iyi insanlara göre değildir-
Gözlerinin usuna düşmüş ve orada kalmış göçebe yıldızı kaydır
Ağaçlar bile sızdırır gövdelerindeki kederi
Gözlerim dolu dolu ağırlaşmış boşalmıyor
Gel de sözlerinle becer beni
hastalıklı bir beynin tümörü olmayı ben seçmedim
şimdi hangi masaya yatsan...
a)ölürsün
b)ölmezsin
c)katlanır sancıların, birlikte kanarız
d)hiç biri
(cevap:bu bir soru değildi üzgünüz hiç birşey kazanmadınız)
-bu şiirden artık çıkış yok-
halbuki ruh ölçüleri beden ölçülerine uymaz
biz bunu ne zamandan beri meslek edindik sevgili
içimize atılmış ne kadar kelime varsa
süsledik püsledik şiir dedik adına
ruhlarımızı kelimelerle tatmin ettik
bedenlerimizi seviştirdik tatmin olmadık
başka delikler aradık saklanacak
saklandığımız yerden
kafamızı çıkardığımız anda aşk ezdi başımızı
-hala okumaya devam ediyorsan-
bil ki
eskisi kadar sevmiyorum annesini öldüren çocukları.
Çiğdem Taş
Ansiklopedik bilgilere göre sevgilim
anason kokan cesetlerdik
dibine çay pisliği döktüğüm pembe petunyam
kelimelerini bir çingeneye giydir
rivayete göre bir çingene
ceviz ağacından bir tabut çakacak saçlarıma
patika saydığım kirpiklerinden düşüp irkileceğim
Tanrıyı sen öldüreceksin, ben gömeceğim!
Ayrı şeritlerde ters yöne hareket eden iki aracın bariyerleri aşıp
çaprışması kadar enteresan olacak gözlerimizin çakışması
frene basamadan çarpılacaksın
estetikli duyguların dikişleri açılacak
üstü kapalı bir sevişmede iltihap kapacak
takvim yaprağı arkasından doğmamış çocuklarına isimler bulacaksın
nikotin kokan ağzınla beni son kez öpüp gideceksin
ciğeri beş para etmez bir adamın hasretine gebe kalacak gün
sen gelene kadar kendi rahmini kemirecek yalanlar
hınçla adamı yırtılıp yalnız bırakılmış kadın resimlerini
rengi kırmızı olan herşeyi
Ve herşeyi
annesi olmayan çocuklara bağışlayacak dün
Ve sen tanrının ellerini kıracaksın!
-bu şiir iyi insanlara göre değildir-
Gözlerinin usuna düşmüş ve orada kalmış göçebe yıldızı kaydır
Ağaçlar bile sızdırır gövdelerindeki kederi
Gözlerim dolu dolu ağırlaşmış boşalmıyor
Gel de sözlerinle becer beni
hastalıklı bir beynin tümörü olmayı ben seçmedim
şimdi hangi masaya yatsan...
a)ölürsün
b)ölmezsin
c)katlanır sancıların, birlikte kanarız
d)hiç biri
-bu şiirden artık çıkış yok-
halbuki ruh ölçüleri beden ölçülerine uymaz
biz bunu ne zamandan beri meslek edindik sevgili
içimize atılmış ne kadar kelime varsa
süsledik püsledik şiir dedik adına
ruhlarımızı kelimelerle tatmin ettik
bedenlerimizi seviştirdik tatmin olmadık
başka delikler aradık saklanacak
saklandığımız yerden
kafamızı çıkardığımız anda aşk ezdi başımızı
-hala okumaya devam ediyorsan-
bil ki
eskisi kadar sevmiyorum annesini öldüren çocukları.
Çiğdem Taş
tamamen kişisel
Kafeini severim. Ama saçlarımda var benim. ‘Yazmıyorum, öyleyse yokum.’
Beni yazıyorum için sevme. Hatta sen en iyisi beni hiç sevme. Ben, seni sevmem çünkü. Ve bu tamamen kişisel! Öyle algıla. Öyle kazı beynine. Ama saçlarımı sev.
Ne demiştim. Unuttum. Ha, kelimeler. Güçlüdür. Ama etkileri kısa sürer. Bir el size dokunur alır içiniz yaparsınız. Ama kelimelerde ellerini çeker beyninizden. Kimse yetmez.
Demem o ki yeni kelimelerin peşinden koşmayı sakın kesmeyin. Mümkünse ömrünüzü buna adayın. Çok değişik mertebelere yükseltir bu sizi. Adınızı unutursunuz bir kere İstanbul oluverirsiniz. Merkez sizsiniz. Pardon! Dilim sürüştü. Tanrı diyecektim. Tanrı sizsiniz.
Ben gibi dengesiz bir kadın çıkar sonra tam da tanrı olduğunuz sahneye. Tanrıyla dalga geçer ve sahneden atlar. Seyircilerle birlikte izler tanrının cinnetini.
Bu eğlencelidir.
Evet ama evde sakın denemeyiniz!
- Geçilen durak oldun mu?
- Oldum.
- Ha.
- Ne oldu peki şimdi.
- Bir şey olmadı.
- o_O
Not: Kötü bir kalp koleksiyoncuyla karşılaşırsanız. Hiç bir şey yapmadan öylece karşısında durun.
Çiğdem Taş
Beni yazıyorum için sevme. Hatta sen en iyisi beni hiç sevme. Ben, seni sevmem çünkü. Ve bu tamamen kişisel! Öyle algıla. Öyle kazı beynine. Ama saçlarımı sev.
Ne demiştim. Unuttum. Ha, kelimeler. Güçlüdür. Ama etkileri kısa sürer. Bir el size dokunur alır içiniz yaparsınız. Ama kelimelerde ellerini çeker beyninizden. Kimse yetmez.
Demem o ki yeni kelimelerin peşinden koşmayı sakın kesmeyin. Mümkünse ömrünüzü buna adayın. Çok değişik mertebelere yükseltir bu sizi. Adınızı unutursunuz bir kere İstanbul oluverirsiniz. Merkez sizsiniz. Pardon! Dilim sürüştü. Tanrı diyecektim. Tanrı sizsiniz.
Ben gibi dengesiz bir kadın çıkar sonra tam da tanrı olduğunuz sahneye. Tanrıyla dalga geçer ve sahneden atlar. Seyircilerle birlikte izler tanrının cinnetini.
Bu eğlencelidir.
Evet ama evde sakın denemeyiniz!
- Geçilen durak oldun mu?
- Oldum.
- Ha.
- Ne oldu peki şimdi.
- Bir şey olmadı.
- o_O
Not: Kötü bir kalp koleksiyoncuyla karşılaşırsanız. Hiç bir şey yapmadan öylece karşısında durun.
Çiğdem Taş
aşk'a kelebek takmak
Ben yaralardan söz etmek istiyorum.
Midemdeki yaradan. O kurumuyor, kabuk tutmuyor, büyüyor. Kahve içiyorum bende şarap içiyorum. Annem duvara bir şeyler yazıyor. Yeni bir intihar provasına hazırlıyoruz evi. Oysa kimse ölmeyecek. (Belki ben.)
Hem yar’a’dan ölür mü insan. Küfür gibi.
Sağlam yapmalı bu işi. Sevişerek ölmeli.
Hüzün makam şarkılarını ağlatarak, dimdik!
Ben aslında
İçimdeki yaralardan konuşmak istiyorum o’nunla.
Hava almayan. Pansumanı mümkün olmayan. Ne zaman bir adam sevsem mikrop kapan yaradan.
Okumayı kesebilirsin bak tam da bu noktada. Bir yere varmam ben varamam.
Anca aşka kelebek takarsam şair olabilirim. Bozmam kendimi. Şiir kalmak iyi.
Hem kanat takmış ağır kelimeler nasıl uçar ki?
Ah!
Yaban arıları.
Çiğdem Taş
Midemdeki yaradan. O kurumuyor, kabuk tutmuyor, büyüyor. Kahve içiyorum bende şarap içiyorum. Annem duvara bir şeyler yazıyor. Yeni bir intihar provasına hazırlıyoruz evi. Oysa kimse ölmeyecek. (Belki ben.)
Hem yar’a’dan ölür mü insan. Küfür gibi.
Sağlam yapmalı bu işi. Sevişerek ölmeli.
Hüzün makam şarkılarını ağlatarak, dimdik!
Ben aslında
İçimdeki yaralardan konuşmak istiyorum o’nunla.
Hava almayan. Pansumanı mümkün olmayan. Ne zaman bir adam sevsem mikrop kapan yaradan.
Okumayı kesebilirsin bak tam da bu noktada. Bir yere varmam ben varamam.
Anca aşka kelebek takarsam şair olabilirim. Bozmam kendimi. Şiir kalmak iyi.
Hem kanat takmış ağır kelimeler nasıl uçar ki?
Ah!
Yaban arıları.
Çiğdem Taş
artık tek bir yaram kalmadı
“utanmasam ağlayacağım”
Ben yaptım. Utanmadım ağladım. Hem niye utanacakmışım canım. Melekler yüzüme işedi derim.
Uçurtmayı vurmasınlar da ki diyalog geldi aklıma şimdi böyle söyleyince
-ben işemedim, miki işedi.
Herkesin bir mikisi olmalı. İşeyince üzerine atabileceği. Bu arada bir şey anlatmıyorum ben okumayı kesebilirsin. Tek yapabildiğim bu benim. Laf kalabalığı. Susarak çok şey anlatabilirdim. Ama siz anlamazdınız. Kelimelere ihtiyacı olmayan insanları dillerinden öpmek isterdim. Ah ne iğrencim ne pisim tükürüklü değil mi? Aklınıza ilk gelen bu olsa gerek. İnsan kendi salgıladığı sıvıdan iğrenir mi? İğreniriz.
Tanrının salgıladığı sıvılardan iğreniyorum öyleyse.
-Hayat ne tuhaf evren filan.
-Hı ya tabi. Bir de bu kısmı var.
Evrenin içine edeyim. Beyninizin de. Ah ben ne dedim. Pardon.
Sadece biraz düştüm.
ruhumu sever gibi çitileyip tek mandalla beni de ipe astınız ya.
var olun <3
artık tek bir yaram kalmadı.
Çiğdem Taş
Ben yaptım. Utanmadım ağladım. Hem niye utanacakmışım canım. Melekler yüzüme işedi derim.
Uçurtmayı vurmasınlar da ki diyalog geldi aklıma şimdi böyle söyleyince
-ben işemedim, miki işedi.
Herkesin bir mikisi olmalı. İşeyince üzerine atabileceği. Bu arada bir şey anlatmıyorum ben okumayı kesebilirsin. Tek yapabildiğim bu benim. Laf kalabalığı. Susarak çok şey anlatabilirdim. Ama siz anlamazdınız. Kelimelere ihtiyacı olmayan insanları dillerinden öpmek isterdim. Ah ne iğrencim ne pisim tükürüklü değil mi? Aklınıza ilk gelen bu olsa gerek. İnsan kendi salgıladığı sıvıdan iğrenir mi? İğreniriz.
Tanrının salgıladığı sıvılardan iğreniyorum öyleyse.
-Hayat ne tuhaf evren filan.
-Hı ya tabi. Bir de bu kısmı var.
Evrenin içine edeyim. Beyninizin de. Ah ben ne dedim. Pardon.
Sadece biraz düştüm.
ruhumu sever gibi çitileyip tek mandalla beni de ipe astınız ya.
var olun <3
artık tek bir yaram kalmadı.
Çiğdem Taş
ya yaralarına gülemeyen insanlardan olsaydık
Bir çocuğun yoktan anladığı kadar…
anlıyorum.
Biliyor musun? Ben en iyi bunu yaparım. Anlarım. Başka da bir halta yaramam. Buna kötü tarafından bakma. Bir zamanda olsa hafifletmedi mi? kabuğu…
Ne de olsa biz,
Ayrı doğruları olan aynı dünya insanlarıyız. Bir diğerimize inanmak ne haddimize. Hem hem benimde var doğrularım. Beynimde şekil almış, yaşadığım her insandan kalma komalarım, herkesi aynı kefeye koyma çabalarım. Kendi inandığım gerçeklerim. Size yalan gelen cümlelerim.
İlk öpücüğümü benden alan adam, inanmadı bana, inandırmaya çalışmadım. O, parasını seviştiği kadınları yazarak kazanırdı. Anlayamayacak kadar çocuktum o zamanlar. Hem o zaman teyze olmayacaktım. Annemin beni sevmesine engel üzüntüleri yoktu. Babam, babam beni dokunmadan severdi çok severdi hem de. İlk kez sımsıkı sarıldı bana. Bu ne demekti bildiniz mi? ‘içi kırık kız çocuğu tanrıya inanmaya başladı.
Dört ayda ne kadar büyüdüm bak, kocaman kadın oldum. Artık bazı sorumluluklarım var. Susmak gibi yerli yersiz sokaklarda, toplu taşıma araçlarında, sevmediğim adamların omuzlarında ağlamamak gibi. Evden çıktığımda karşılaştığım komşularım bana ‘merhaba’ demeden önce ‘nereye gidiyorsun?’ dediklerinde cevap vermek gibi.
Bir yerlerde daha olmuştum, kadın. Biberonuyla süt içen, babasının getirdiği oyuncakları açmayan, annesinin onu artık sevmediğine inanan, hasta kardeşini unutan, eniştesine aşık, beş yaşında saçları kısacık kestirilen kocaman kadın.
Bazen eskiyi çok özlüyorum. Eniştemi çok özlüyorum.
Hep başkalarına ait mavi önlükler giyen kız çocuğunu çok özlüyorum.
Düş bozumu
-da geldi çattı.
Kendine göre ‘insanları’ (beni değil veya herhangi birini değil, bu genel olmalı) tanıma yöntemi geliştiren bir adama düş’tüm, çok geçmedi düşlerinden düştüm. Canım hiç acımadı desem... Bu yalana ben bile inanmam. Acıdı. Çok şey öğrendim. Az şey öğrettim. Manzaralı evlerden duvar gören bir eve kendimi taşımanın kötü bir fikir olduğunu, rutubetli kalbimin oturulmayacak hale gelebileceğini kestiremedim. O kestirmiş olmalı. Büyük iyilik yaptı sağ olsun var olsun. 'buna kötü bakmıyorum.
Başka bir mevsimde, başka bir yaşımda, başka bir şehirde gene düş, düşüme.
Ben, severim.
Sevinirim.
Aaa Tanrı, O hala var derim.
Hem o zamana kadar belki en kadın, çok kadın, hiç kadın olurum.
'buna 'sakın' kötü bakma.
..................................................
Fark ettim de.
Önceden olsa bir kahve keser atardı kendimle olan problemlerimi. Kafein artık beynime işlemiyor. Tuhaf kadın hallerim. Bekaretim. Sizde ne gibi merak uyandırıyor bilemem ama ben gördüğünüz kadın hiç değilim. Beni sevmeye kalkmadan önce on kez düşünün. Arzulamak ile özlemek arasındaki farkı iyi bilirim. Çok istersem size de öğretirim. bilirim ki babam ve kendi doğurmadığım bir erkek,dışında hiç bir adam beni gerçekten sevmeyecek.
Yeri gelmişken,
Edebiyat yapmıyorum ben hiç yapmadım. Yapmayı da pek düşünmüyorum. Bu melankoli sizi öldürecekse okumayın beni. Hatta silin her bir yerinizden. Beni siz buldunuz. Edebiyat yaptım sandınız bağrınıza bastınız. Ay çok komiksiniz. Hadiyin buna hep beraber gülelim. nihahahaha ha ha!
İnsanların bir rahatlama biçimleri vardır. Benimki de yazmak. bana rahatlıyorum diye 'edebiyata saygı' diye saldırmayınız.hem. bu satırları yazarken ben genellikle ağlıyorum. Ama sonra zaman geçip kendim de okuyunca gülüyorum. Sıkıntı yok. Sizlerde kompleks haline getirmeyin beni, bunu,,,,,,,
Yaralarına gülemeyen insanları düşünün. Ya onlardan olsaydık.
Not :Anlamak, kesinlikle iyi bir şey değil. Duygu ve düşüncelerinizi sekteye uğratır. Anlamaktan sakının. Anlaşılmayı beklemeyen insanlardan olun.
ÇiğdemTaş
anlıyorum.
Biliyor musun? Ben en iyi bunu yaparım. Anlarım. Başka da bir halta yaramam. Buna kötü tarafından bakma. Bir zamanda olsa hafifletmedi mi? kabuğu…
Ne de olsa biz,
Ayrı doğruları olan aynı dünya insanlarıyız. Bir diğerimize inanmak ne haddimize. Hem hem benimde var doğrularım. Beynimde şekil almış, yaşadığım her insandan kalma komalarım, herkesi aynı kefeye koyma çabalarım. Kendi inandığım gerçeklerim. Size yalan gelen cümlelerim.
İlk öpücüğümü benden alan adam, inanmadı bana, inandırmaya çalışmadım. O, parasını seviştiği kadınları yazarak kazanırdı. Anlayamayacak kadar çocuktum o zamanlar. Hem o zaman teyze olmayacaktım. Annemin beni sevmesine engel üzüntüleri yoktu. Babam, babam beni dokunmadan severdi çok severdi hem de. İlk kez sımsıkı sarıldı bana. Bu ne demekti bildiniz mi? ‘içi kırık kız çocuğu tanrıya inanmaya başladı.
Dört ayda ne kadar büyüdüm bak, kocaman kadın oldum. Artık bazı sorumluluklarım var. Susmak gibi yerli yersiz sokaklarda, toplu taşıma araçlarında, sevmediğim adamların omuzlarında ağlamamak gibi. Evden çıktığımda karşılaştığım komşularım bana ‘merhaba’ demeden önce ‘nereye gidiyorsun?’ dediklerinde cevap vermek gibi.
Bir yerlerde daha olmuştum, kadın. Biberonuyla süt içen, babasının getirdiği oyuncakları açmayan, annesinin onu artık sevmediğine inanan, hasta kardeşini unutan, eniştesine aşık, beş yaşında saçları kısacık kestirilen kocaman kadın.
Bazen eskiyi çok özlüyorum. Eniştemi çok özlüyorum.
Hep başkalarına ait mavi önlükler giyen kız çocuğunu çok özlüyorum.
Düş bozumu
-da geldi çattı.
Kendine göre ‘insanları’ (beni değil veya herhangi birini değil, bu genel olmalı) tanıma yöntemi geliştiren bir adama düş’tüm, çok geçmedi düşlerinden düştüm. Canım hiç acımadı desem... Bu yalana ben bile inanmam. Acıdı. Çok şey öğrendim. Az şey öğrettim. Manzaralı evlerden duvar gören bir eve kendimi taşımanın kötü bir fikir olduğunu, rutubetli kalbimin oturulmayacak hale gelebileceğini kestiremedim. O kestirmiş olmalı. Büyük iyilik yaptı sağ olsun var olsun. 'buna kötü bakmıyorum.
Başka bir mevsimde, başka bir yaşımda, başka bir şehirde gene düş, düşüme.
Ben, severim.
Sevinirim.
Aaa Tanrı, O hala var derim.
Hem o zamana kadar belki en kadın, çok kadın, hiç kadın olurum.
'buna 'sakın' kötü bakma.
..................................................
Fark ettim de.
Önceden olsa bir kahve keser atardı kendimle olan problemlerimi. Kafein artık beynime işlemiyor. Tuhaf kadın hallerim. Bekaretim. Sizde ne gibi merak uyandırıyor bilemem ama ben gördüğünüz kadın hiç değilim. Beni sevmeye kalkmadan önce on kez düşünün. Arzulamak ile özlemek arasındaki farkı iyi bilirim. Çok istersem size de öğretirim. bilirim ki babam ve kendi doğurmadığım bir erkek,dışında hiç bir adam beni gerçekten sevmeyecek.
Yeri gelmişken,
Edebiyat yapmıyorum ben hiç yapmadım. Yapmayı da pek düşünmüyorum. Bu melankoli sizi öldürecekse okumayın beni. Hatta silin her bir yerinizden. Beni siz buldunuz. Edebiyat yaptım sandınız bağrınıza bastınız. Ay çok komiksiniz. Hadiyin buna hep beraber gülelim. nihahahaha ha ha!
İnsanların bir rahatlama biçimleri vardır. Benimki de yazmak. bana rahatlıyorum diye 'edebiyata saygı' diye saldırmayınız.hem. bu satırları yazarken ben genellikle ağlıyorum. Ama sonra zaman geçip kendim de okuyunca gülüyorum. Sıkıntı yok. Sizlerde kompleks haline getirmeyin beni, bunu,,,,,,,
Yaralarına gülemeyen insanları düşünün. Ya onlardan olsaydık.
Not :Anlamak, kesinlikle iyi bir şey değil. Duygu ve düşüncelerinizi sekteye uğratır. Anlamaktan sakının. Anlaşılmayı beklemeyen insanlardan olun.
ÇiğdemTaş
evler kırıldı
evler kırıldı.
annem pencereden bakıp olsa olsa bir şairdir bu olmadı şiir dedi. yok dedim anne bir şiir bir sokağı sökemez. yerle bağlantısı yok bunun. bak gök sallanıyor. birazdan düşer üzerimize dedim. düş'tü...
kırıntı değildi bu kez göğüslerimin arasından sütyenime dökülen. Dudakları döküldü. bir daha görmedim yüzünü. etekleri havada süzüldü gökten. bu sefer olmaz dedim bu sokak olmaz. annem olsa olsa bir yanılgı bu dedi. anne dedim 'gök. annem sustu.
ruhumu götürdü bu kez. beden kaldım iki bacaklı. ten verebilirdim. olmaz dedi. anne dedim, anne beni yeniden doğur. olmaz dedi. saklandım kendi rahmime. elbet bulur dedim bir peygamber beni. bulmadı. ezbere bildiğim ayetleri unuttum. peygamberleri unuttum. annemi unuttum.
evler kırıldı.
taşların altından çıktı saç tellerim. düşen ilk dişim. o hep bahçeye işerdi. yapma derdim çarpılıcaz. üzerine sofra bezi silkerdi annem. çiçek dikerdi. ben çamurdan pastalar yapardım. tırnaklarımın arası çamur dolardı. yıkardı annem. zaman dolardı. yıkardı annem. ten dolardı. yıkardı annem. boş kalmadı tırnak altlarım. şeytanım boldu.
ikimize has bir dilimiz var 'alfabem eliften ibaret' dedi. hemen onu oracıkta sevdim. gülüşümü tekmeledi gam'zem öldü. kağıttan adamlar kesti annem. 'bu sefer' dedi. 'bu sefer'
'bu sefer ne anne' dedim. 'yer' dedi. 'gökle bağlantısı yok bunun. bak yer sallanıyor. birazdan düşeriz.' dedi. düş'tük...
evler kırıldı.
Çiğdem Taş
http://www.dailymotion.com/video/xbjc6j_yebnem-ferah-ystiklal-caddesi-kadar_music
annem pencereden bakıp olsa olsa bir şairdir bu olmadı şiir dedi. yok dedim anne bir şiir bir sokağı sökemez. yerle bağlantısı yok bunun. bak gök sallanıyor. birazdan düşer üzerimize dedim. düş'tü...
kırıntı değildi bu kez göğüslerimin arasından sütyenime dökülen. Dudakları döküldü. bir daha görmedim yüzünü. etekleri havada süzüldü gökten. bu sefer olmaz dedim bu sokak olmaz. annem olsa olsa bir yanılgı bu dedi. anne dedim 'gök. annem sustu.
ruhumu götürdü bu kez. beden kaldım iki bacaklı. ten verebilirdim. olmaz dedi. anne dedim, anne beni yeniden doğur. olmaz dedi. saklandım kendi rahmime. elbet bulur dedim bir peygamber beni. bulmadı. ezbere bildiğim ayetleri unuttum. peygamberleri unuttum. annemi unuttum.
evler kırıldı.
taşların altından çıktı saç tellerim. düşen ilk dişim. o hep bahçeye işerdi. yapma derdim çarpılıcaz. üzerine sofra bezi silkerdi annem. çiçek dikerdi. ben çamurdan pastalar yapardım. tırnaklarımın arası çamur dolardı. yıkardı annem. zaman dolardı. yıkardı annem. ten dolardı. yıkardı annem. boş kalmadı tırnak altlarım. şeytanım boldu.
ikimize has bir dilimiz var 'alfabem eliften ibaret' dedi. hemen onu oracıkta sevdim. gülüşümü tekmeledi gam'zem öldü. kağıttan adamlar kesti annem. 'bu sefer' dedi. 'bu sefer'
'bu sefer ne anne' dedim. 'yer' dedi. 'gökle bağlantısı yok bunun. bak yer sallanıyor. birazdan düşeriz.' dedi. düş'tük...
evler kırıldı.
Çiğdem Taş
http://www.dailymotion.com/video/xbjc6j_yebnem-ferah-ystiklal-caddesi-kadar_music
protez bir duygunun teknolojik açılımı
protez bir duygunun teknolojik açılımı
bir yeni mesaj alındı'özledim'
her aşkın bir yangın çıkışı olmalı
kapısında 'kerpetenle sökülen acılar cehennemine hoşgeldiniz' yazan
ıslak aşkları çalınırken kaldırımların
mazgallardan akan salt yalnızlık yanıltmasın seni
bütün dillere çevrilmiş bir yalandır aşk
uyruğu yabancı kadınları saçlarından öpme sakın
dilimin altında saklı
antik kent duvarlarında asılı kalan şarkılar
bütün organlarım bir sırra nailken
gözlerim yanıltmasın seni
bütün bedenleri esir almış arzudur aşk
jiletin iki dudak arasına ayraç edildiği
ve küfrün erdem sayıldığı ülkelerin
şiirleri çalınmış şairler mezarlığına atılmış kordon bağım
Paslı bir bedene çivi gibi çakılma arzuna elbette saygım var
ama
kan akıtan ülkeler politikasını çek üzerimden
nükleer sevişmeyle kazanılmaz ruh
İnsanlar, insanlıklarını geliştirdi
artık üst sürüm yalanları var
kağıtlara küfretmeye başladığından beri şairler
kasıt aradı kadın, yaradılışında
Sabrına sebep ezberlediği küfürleri
Peygamberleri, ayetleri
Annesini unuttu
Adam
içine atılmış ne kadar kelime varsa
süsledi püsledi şiir dedi adına
ruhunu kelimelerle tatmin etti
sevişti tatmin olmadı
başka delikler aradı saklanacak
saklandığı yerden
kafasını çıkardığı anda aşk ezdi başını
‘Bil ki eskisi kadar sevmiyorum annesini öldüren çocukları’ dedi kadın
Adam sustu.
Tanrı sustu.
Aşkın ihlalinden yargı giymedi sancılar
İki kişilik yataklarda yalnız yatan insanlar
Eşit acılara sahiptir ilkesi
Benimsendiğinden beri
Mesafesi kısaltıldı düşüncelerin
Maneviyat toplum ayıbı oldu
Uçak parası yetmedi
Hem daha denizler vardı aşılacak
Ülkeler coğrafyası
Yaralarla belirtilmeli haritalarda
Dünya bir yaradır tanrının nazarında
Mesafelerin yalnızlıkla aldatıldığı
Kadın ve adam seslerinin peydahı bendeki bencillik
Damarlarımdan kan nakli şah damarına
Mat ederken ben bir duyguyu daha
Yenerken kendimi
Tanrı bana dedi ki :
‘madde 0987 gereği tereddürsüz teslimiyet ve benzeri suçlar işlemiş ruhlar tenden sınır dışı edilir.’
Tenler bir kere ölür sevgilim
Ben ölüp ölüp dirildiğime göre
Bir yalnızı, yanlış yapıyoruz.
Uçurumun kenarında
Sallanıp duran yalnızlığına
Tuzak kurup
Dudaklarıma düşürmeyi isterdim seni
Tereddürsüz düşerdin
Ama
ben tuzak kurmam
Sen uzak kalırsın
Mesafeler keskin bir acıyla keser gövdemizi
Kanarız
Tanrıya dedim ki :
‘Şimdi en çok avuçlarına ihtiyacım var!’
Mesafeleri çekti aramızdan tanrı
Şimdi bana üç yıl iki ay beş adam yalnızlığı uzaktasın
Protez bacakları söküldü evrenin
Dünyanın uydusu mu?
Cehenneme atılmış bir şiirde yandı.
Çiğdem Taş
bir yeni mesaj alındı'özledim'
her aşkın bir yangın çıkışı olmalı
kapısında 'kerpetenle sökülen acılar cehennemine hoşgeldiniz' yazan
ıslak aşkları çalınırken kaldırımların
mazgallardan akan salt yalnızlık yanıltmasın seni
bütün dillere çevrilmiş bir yalandır aşk
uyruğu yabancı kadınları saçlarından öpme sakın
dilimin altında saklı
antik kent duvarlarında asılı kalan şarkılar
bütün organlarım bir sırra nailken
gözlerim yanıltmasın seni
bütün bedenleri esir almış arzudur aşk
jiletin iki dudak arasına ayraç edildiği
ve küfrün erdem sayıldığı ülkelerin
şiirleri çalınmış şairler mezarlığına atılmış kordon bağım
Paslı bir bedene çivi gibi çakılma arzuna elbette saygım var
ama
kan akıtan ülkeler politikasını çek üzerimden
nükleer sevişmeyle kazanılmaz ruh
İnsanlar, insanlıklarını geliştirdi
artık üst sürüm yalanları var
kağıtlara küfretmeye başladığından beri şairler
kasıt aradı kadın, yaradılışında
Sabrına sebep ezberlediği küfürleri
Peygamberleri, ayetleri
Annesini unuttu
Adam
içine atılmış ne kadar kelime varsa
süsledi püsledi şiir dedi adına
ruhunu kelimelerle tatmin etti
sevişti tatmin olmadı
başka delikler aradı saklanacak
saklandığı yerden
kafasını çıkardığı anda aşk ezdi başını
‘Bil ki eskisi kadar sevmiyorum annesini öldüren çocukları’ dedi kadın
Adam sustu.
Tanrı sustu.
Aşkın ihlalinden yargı giymedi sancılar
İki kişilik yataklarda yalnız yatan insanlar
Eşit acılara sahiptir ilkesi
Benimsendiğinden beri
Mesafesi kısaltıldı düşüncelerin
Maneviyat toplum ayıbı oldu
Uçak parası yetmedi
Hem daha denizler vardı aşılacak
Ülkeler coğrafyası
Yaralarla belirtilmeli haritalarda
Dünya bir yaradır tanrının nazarında
Mesafelerin yalnızlıkla aldatıldığı
Kadın ve adam seslerinin peydahı bendeki bencillik
Damarlarımdan kan nakli şah damarına
Mat ederken ben bir duyguyu daha
Yenerken kendimi
Tanrı bana dedi ki :
‘madde 0987 gereği tereddürsüz teslimiyet ve benzeri suçlar işlemiş ruhlar tenden sınır dışı edilir.’
Tenler bir kere ölür sevgilim
Ben ölüp ölüp dirildiğime göre
Bir yalnızı, yanlış yapıyoruz.
Uçurumun kenarında
Sallanıp duran yalnızlığına
Tuzak kurup
Dudaklarıma düşürmeyi isterdim seni
Tereddürsüz düşerdin
Ama
ben tuzak kurmam
Sen uzak kalırsın
Mesafeler keskin bir acıyla keser gövdemizi
Kanarız
Tanrıya dedim ki :
‘Şimdi en çok avuçlarına ihtiyacım var!’
Mesafeleri çekti aramızdan tanrı
Şimdi bana üç yıl iki ay beş adam yalnızlığı uzaktasın
Protez bacakları söküldü evrenin
Dünyanın uydusu mu?
Cehenneme atılmış bir şiirde yandı.
Çiğdem Taş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)