Dünya senden ibaret değildi. Keşke dünya senden ibaret olsaydı.

23 Aralık 2010 Perşembe

Papucumun Adamları

Havadandır bu halim değil mi? Sıkıntım akşamın çöküşündendir. Geçer değil mi gün doğunca. Öpte geçsin!
Aynalarla konuşmayı bırakmadım. Demin fark ettim de benim gözlerim hiç güzel bakmıyorlar. Bende kadınım oysa güzel bakmalı benimde gözlerim. Hani gözler kalbin aynasıydı. O kadar mı pas tutmuşum. Renkleri de güzel değil ama hala ağlayabiliyorum en azından bu iyi bir şey değil mi?

“Ağladığını, görmek nasıl isterdim bir bilsen, bir şarap açıp oturup dertleşmek, TSM dinlemek, yahut gitarım eşliğinde şiirler okuman vardı” dedi budai petrol prensi olmak isteyen bir adam. Mutlu oldum.
Kendine Müslüman olmayan insanların var olduğunu bilmek güzel. Sevdim o adamı. Senide unutuverdim.

Geçenlerde x şehrindeydim. Bilmediğim şehirlerin sokaklarında yürümeyi seviyorum. Çünkü onların sokaklarına tükürebiliyorum iğrençleşip. Hani küfür bile etmişliğim vardır yanımdan geçerken omzuma çarpan adamlara. Hoş adam denmez ya onlara.
“Ben zaten utanıyorum yaptığımdan sen millete nasıl anlatırsın yaa” diye telefonda bas bas bağıran kırmızı mantolu hafif kilolu siyah saçlı, çilli, az birazda dertli, bir kız geçti yanımdan. Kısa bir anda oldu hepsi. Sokakta bu sözleri benim gibi işiten herkes kızın biriyle yattığını anlamıştı. Tanımadığım insanları, bilmediğim şehirleri işte bu yüzden çok seviyorum. Her şey net, flu değil. Benim şehrimde sevişmek yasak.
İyi sır saklayan bir kadın, bir adam, birde yorgan bulursan. Sevişebilirsin. İşte o zaman kimse sana sadece arkadaşlarınla gezdiğin için O…. hakaretini etmez.
Derdim sevişmek değil. Bilin. Ben şimdi anlatamamışımdır. Siz başka anlamışınızdır. Boş verin.

Çok yağmur yağdı ben oradan dönerken. İlk defa ıslanmak istemedim ama sırılsıklam oldum. Yağmurları severdim ki ben hiç üşümezdim. Demek ki içim geçmiş benim senden diye düşünürken. Annesine sarılmış durak altındaki adam bıyık üstünden bana hınzırca sırıttı. Severim bıyığı olan adamları. Tüm adamlar bıyık bırakmalı. Ama sevmedim o adamı. Elimin tersindeyken ağzının ortasına yapıştırsam. Onu haklı çıkarırdım. Yapmadım. Hem olurda karnım acıkırsa bana köfte ekmek yapmazdı ki durağın yanındaki seyyar köfte arabası olan adamın babası.

Yersiz bir itirafta bulunayım mı? Bindiğim bütün otobüslerin muavinlerine aşık olurum ben. İnince geçer. Yüzüme yapışan saçları anlımdan çektim. Valizimi ona verdim, bagaja yerleştirdi. Önce ben bindim otobüse sonra o. Bana gülümsedi “Çay mı alırsın kahve mi meyva suyu mu vereyim?” dedi. Çay alayım dedim. Eee kibar adam kuru kuru içilmeyeceğini biliyor çayın “yanında kraker mi alırsınız kek mi” diye sordu. Toktum ama nezaketen kek aldım. Çantama attım. Biraz sonra geldi kolonya tuttu. Hiçte sevmem aslında ama aşığım ya uzattım elimi. Teşekkür ettim. Oysa bu hizmet otobüse binen herkese verilir. Bana özel değildir. Ve komik tarafı bu o adamın işidir. Yoksa kimse bana çiğdem çay mı içersin kahvemi alırsın yanında bir şey yer misin kolonya ister misin diye sormaya meraklı değildir. Beni geçtim, kimse kimseye sormaz. Nedendir bilinmez.
Ama ben diğer yolcuları yok sayar yolculuk boyunca aşık kalırım muavine sanki işi değilmiş gibi bana değer veriyormuş gibi hissederim. Kendimi kandırmanın güzel bir yolu gibi görünse de bu yaptığım değil. Değerden bahsettim, küçük ama iyi hissettiren mini anlardan. Hani şu yapmaktan kaçtığınız, çekindiğiniz, yapsanız ölürsünüz sandığınız şeylerden.

Farklı bir çekimin enkazı değil miyiz hepimiz. İnsanlar! Bilmediğiniz bir şey var. Ben kendim seçtim üzerime yıkılan duvarları. Hepsi maviydi, ne hoş değil mi? Bilmediğiniz şeye gelince.
Kiminiz seçemediniz duvarlarınızı, kiminizin vakti bile yoktu olanı biteni anlamaya. Kiminiz olay mahallinde can çekişmeyi seçtiniz. Kiminiz kaçtınız, kiminiz yüzleştiniz. Kiminizde kendinizden vazgeçtiniz, önünüze ne konduysa onu yediniz sevdiğiniz yemeği elinizin tersiyle ittiniz. Ben şanslıyım bilin.
Ne yaşadıysam kendi istediğim gibi yaşadım. Üzerime yıkılan duvarları bile ben seçtim. Üstelik maviydiler, düş mavisi. Oysa bende çocuktum benimde annem ve babam vardı, beni seven iyiliğimi düşünen. Onların istedikleri duvarlara yaslanmadım. Anladılar beni. Kızmadılar bana, baskı yapmadılar. Başıboş bırakılmak değil bu gerçek sevgi saygı gerçek aile kavramı. Bana sev kızım dediler. Birilerini etiketleri yüzünden aşağıla, ayıpla, dışla, incit kızım demediler. Yasaklar koymadılar bende yanlış hiçbir şey yapmadım. Keşke herkesin anne ve babası benim annem babam gibi olabilse. Üzülüyorum ben sokaksız evlere, gözsüz kadınlara, çocuğu olmayan babalara, annesiz çocuklara… Ailesi olup da çocuklarını istedikleri şekiller doğrultusunda yontmaya çalışırken yanlış yapan insanlara. Sobalı evlerde büyütülen çocukların anne babalarını kaloriferli evlerine sığdıramayışlarına.
Ben şanslıyım bilin. Sözde bir kadın olup çıkamıyorum. Gerçeğim. Ama hep sözde adamları severim. Daha cazip gelirler farklı bir cazibeleri vardır her birinin.İki onluk bir birlik yaşım ama çokça hayat gördüm. Çokça büyüdüm 4 yaşımda kocaman bir kadın oldum. Oynamadım yani acımı haykırmadım geçmişime sığınmadım ama geleceğin endişesine de kapılmadım hiç. Ben söz etmem acılarımdan kimseye. İşte bu yüzden de hiç keşke demedim.
Ve siz keşkelerle, öncelerle, sonralarla, ahlarla, vahlarla, boğuşurken, acınızı çekerken, geçecek buda geçecek diye kendinizi kandırırken. Ben geçtim hepinizden.

Geçtim derken bugün aynı asfalt yolun ters şeritlerinden geçtik o adamla. O adam ya biliyorsunuz sizde onu çok kereler satırlarıma sebep olan, okuduklarınızı bana yazdıran adam. Dokunmadan sevdiğim, hani dokunsam belki de beni sevecek adam. Yüzüne bile bakmadığım adam. Arkamdan en çok küfrü etmiş olan adam. Beni bir yerlerde görüp karşıma çıkmayan resmimi çeken sonra bana mail atan adam. Bir lif yırtılmasını 2 saat soluksuz anlatan adam. İlk kez aşık olduğum adam. Bakmayın ben herkese aşık olduğumu söylerim de aşkın aslının gizli olduğu adam bu adam. Yanında dikilsem yanında cüce gibi kalacağım adam. Hani siyah arabası olan, benim çok sevdiğim benden küçük olan. Ne diyordum ben bugün diyordum bugün aynı asfalt yolun ters şeritlerinden geçtik o adamla. Aynı şeritte olup gene isterdim üzerime araba sürmesini. Kısmet değilmiş bir daha ki sefere artık. Benden canıma kast edecek kadar nefret ediyorsa demek ki oda sevmiş beni. Eskiden sevilmiş olsanız bile birinin üzerinize arabasını sürerken bunu size hissettirmesi güzel şey. O şimdi daha iyi bir kadını seviyor. Ve ben onun adına mutluyum.
Okuyacak bunları biliyorum. Ruh hastası, deli, diyecek. Ama hoşuna da gidecek, çaktırmayacak. Sinirlenecek, küplere binecek. Sonra bana küfür edecek. Ama bil işlemiyor, kimi seversem seveyim, kimi seversen sev. Unutmam ki ben seni. Ama şimdi sen hala sana aşığım filan sanırsın. Yok paşam değilim de anılarıma saygımdan sana bu hürmetim, sevgim. Azarlansam da kapı önlerine gelişim bu yüzden estikçe aklıma. Yazarım böyle seni. Sen iyi bir dosttun ben sevmenin ayarını kaçırdım. Sen haklıydın ama bil bende haklıydım.
Neyse sıkıldım seni yazmaktan.

Sıkıldım senden diyebilmeli insan değil mi? Gitmek isteyince gitmeli.
Benden sıkıldım senden deyip gidemedi kimse. Ben gittim sıkıldıklarını anladığımda. İnsan aynı anda kaç kişiyi sevebilir. Bir iki üç dört beş altı yedi… Sever. Büyütmeyin öyle gözlerinizi. Ben de denedim oluyormuş. O yüzden artık kızmıyorum beni aldatan adamlara. Adamlara diyorum çünkü ben bir kez aldatılmadım birçok kez aldatıldım. O yüzden koymuyor, alışık olduğum bir duygu. Geçtiğim adamlar şimdi okuyup bir “vay bak sen” çekmişlerdir. Hiç birinin uğradığım ihanetlerden haberi yok. Hiç birini, diğer birine taşımadım kendimle. Olduğu yerde ihaneti bırakıp öyle sevdim her birinizi.
Ki siz acılarınızla geldiniz acılarınızla gittiniz benden çoğalarak.
Acınacak halde olan ben değil sizdiniz.
Zafer sarhoşluğunuzun üstüne bir kahve ısmarlamış gibi olmak istemezdim. Gerçek ve acı olan bu. kime göre bana göre. hı hı tamam ben ahmağım zaten. üzülmeyin siz. ben çocuk avutmasını iyi bilirim!

Yazdım ya bunları narsiste çıkartın adımı. Eminim yeni öğrenmişsinizdir onun anlamını. Ben seri üretilen bir malım sonuçta pek bir malım. Olsam ya prenses.Nede olsa östrajenin esiriyim ben feministimdirde.
Gidin Allah aşkına az ötede oynayın.

Bir adam bana demişti ki onu deyip susacağım.

“Tatlı bir adam değilim, ama sen güzel yazıyorsun. Belki bir gün adam olur bizi anlarsın. Hem belki bende kadın olur seni yazarım sen biranı açmış maç izlerken ya da bir fahişeyle sevişirken…kim bilir.”

Kediler hala sevişiyorlar tavan arasında, elimi yukarı vursam da anlamıyor ki meretler.
Gözlerim hala güzel bakmıyor, ne biçim kadınım ben!!!!

Çiğdem Taş

Not : Heves uğruna harcadığınız orospularınıza bir demet papatya gönderin bugün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder